//ASENA
Doktor ameliyathanenin kapısından dışarıya çıktığında hepimiz kapıda bekliyorduk. Aysel Teyze ve Şahin Amca'da gelmişlerdi. Aysel Teyze'nin ağlamaktan içi dışına çıkmıştı. Onu o halde gördükçe ben de kötü oluyordum.
"Çok kritik bir ameliyattı." dedi doktor. "Durumu stabil. Kurşunu çıkarttık ama fazla kan kaybettiği için durumu ciddiyetini koruyor." Gözlerim anında Aysel Teyze'ye kaydı. Doktorun ağzından çıkan her cümleyi umutla dinliyordu. "Biz elimizden geleni yaptık. Bundan sonrası ona kaldı. Çok geçmiş olsun."
Şahin Amca doktora teşekkür ederken Tuğra "Görmek istiyorum." dedi. Bir an için hepimiz duraksadık. Onur Tuğra'yı kolundan tutarak geriye çekmeye çalışsa da Tuğra'nın hiçbir şey umrunda değildi. Ne ailesinin delici bakışları, ne doktorun anlamayan gözleri, ne de Onur'un uyarıları... Hiçbir şey.
"Görmek istiyorum. Görme şansımız yok mu?" diye tekrarladı Tuğra. Şahin Amca her an üzerine saldıracakmış gibi dursa da Aysel Teyze koluna girdi. Doktor, "Şu an için bu mümkün değil. Yoğun bakımdan çıktıktan sonra durumuna bakacağız." dedi ve gitti. Bu lafının üzerine Tuğra ellerini saçlarının arasına geçirip hızlı adımlarla çıkışa yöneldi. Onur'da onun arkasından gidiyordu. Seher'in Ada'nın ailesiyle ilgilendiğini görünce ben de hiç düşünmeden arkalarından gizlice gitmeye başladım.
Tuğra kendini dışarıya attığında dışarda deli gibi yağmur yağıyordu. Hava artık daha da soğuktu, insanın tüylerini daha fazla ürpertiyordu. Tuğra hastanenin köşesini döndükten sonra, Onur anca yetişebildi ve kollarından tutup Tuğra'yı kendine doğru çevirdi. Ben de onları duyabileceğim bir yere geçtim.
"O orospu çocuğunu bulacağım." dedi Tuğra. Tek parmağını havada sallıyordu. Üzerinde sadece gömlek vardı, bir anlığına ona ceket almak için içeriye girmeyi düşündüm. Ama Onur'la benimle paylaşmayacağı şeyleri de paylaşacağını biliyordum. Bu yüzden dinlemek zorundaydım.
"Kim yapar lan bunu?" Tuğra'nın sesi o kadar şiddetliydi ki içim ağlama isteğiyle doldu. Acısını görmekten çok, hissediyordum. Onur'un ne söylediğini duymadım, Tuğra'ya göre daha sessiz konuşuyordu. Tuğra cevap olarak, "Hedef bendim, anlamıyor musun? Ada bana sadece sarılıyordu. Hedef bendim. Beni vuracaklardı. Orada Ada değil, ben yatacaktım, gereken buydu!" Tuğra yağmurdan sırılsıklam olan saçlarının arasına ellerini geçirdi. Onur bir an duraksadıktan sonra, "Emin misin, Tuğra?" diye sordu. Konuşmaya korktuğunu biliyordum. Çünkü Tuğra böyle anlarda her türlü deliliği yapabilirdi. Onur'un sorusunu görmezden geldi ve "O orospu çocuklarının analarını belleyeceğim." dedi Tuğra.
Düşündüğüm bir şey vardı, eğer hedef Tuğra'ysa bunu daha önce de yaşamıştık.
Ve bu Rana yüzünden olmuştu.
Koşar adımlarla yanlarına gittim. Tuğra'nın ne söyleyeceği umrumda değildi. Evet, belki sinirlenip bana patlayacaktı ama olayların arka planında kalmaktan artık çok yorulmuştum. Geldiğimi fark edince ikisi de yönünü bana çevirdi. Aramızdaki mesafeyi kapattıktan sonra, "Rana olabilir mi?" diye sordum. Sesim net çıksın istemiştim ama, şiddetini arttıran yağmur dengemi şaşırtıyordu. Tuğra boğuk bir sesle güldü ve "Onda adam vurdurtacak göt yok." dedi. "Ciddiyim, Tuğra!" Ses tonumun yüksek çıkmasına engel olamamıştım. "Sen kaza yaptığında altından o çıktı! Eğer hedef yine sensen, Rana'dan başka kim olacak! Daha kaç tane düşmanın var, daha kaç tane iş açacaksın başımıza!" Sözlerimi tamamlar tamamlamaz pişman olmuştum. Keşke böyle söylemeseydim. Tuğra'nın gözlerini kıstığını belli belirsiz fark ettim. Karanlıktaki sert ifadesini net göremiyordum. Üzerime doğru yürümeye başladığı sırada Onur araya girmeye çalıştı ama bu imkansız gibi bir şeydi. "Eğer ona benim yüzümden zarar geldiyse." dedikten sonra duraksadı ve yutkundu. "Onları da, kendimi de mahvederim. Başına iş kalmaz, Asena, merak etme." dedi. Pişmanlık duygusuyla kafamı öne eğdim ve Tuğra bana hiç aldırmadan yağmurun altında gözden kayboldu. Bu sefer arkasından gitmeye ne Onur'un cesareti vardı, ne benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERT KARANLIK
Roman pour Adolescents"En parlak yıldızlar bile, karanlık olmadan parlayamaz." 13/12/2014