BÖLÜM 42 │ "SAVAŞ"

4.7K 191 6
                                    

Ve gördüğümü görmeni isterim,

Olan şeyi çözmek için

Tüm ışıkları söndür,

Sabahın gelmesine izin ver, gelmesine

Şimdi gözlerimde yeşil ışık var

Ve aklımda sevgilim

Ve piyanodan söylüyorum

Sarı elbisemi parçalıyorum ve

Ağlıyorum, ağlıyorum, ve ağlıyorum

Gençliğin aşkına


Bölüm Şarkısı : Florence and the Machine-Over The Love



Günlerdir okula gelmek dışında hiçbir şey yapmıyordum. Ne doğru düzgün dışarıya çıkmıştım, ne de kimseyle görüşmüştüm. Böylesi daha kolay geliyordu. Okula gelip, tenefüslere çıkmayıp, eve gidince de saatlerce uyuyordum. Ve bu düzen hep böyle devam ediyordu.

Öğle arasına girdiğimiz tenefüs, kapıda Seher belirdi. Başımı kaldırdığım esnada beni izlediğini gördüm. Ellerini kapının pervazına yasladıktan sonra, "Yine mi gelmeyeceksin?" diye sordu. Başımı salladıktan sonra belli belirsiz ona gülümsedim. Aslında onu çok özlemiştim. Herkesi çok özlemiştim, ama kimsenin moralini yok yere bozup keyiflerini kaçırmak istemiyordum. Seher içeriye birkaç adım attıktan sonra, konuşmak için ağzını açtığı sırada Asena sınıfın kapısından içeri adete rüzgar gibi girmişti. Seher, Asena'nın fevri davranışı sırasında korkmuştu, ama bir şey söylemesine fırsat kalmadan, "On ikilerin mezuniyetine gidiyoruz, değil mi kızlar?" dedi ve saçlarını savurdu Asena. Seher şaşkın bakışlarıyla onu izlerken yönümü cam kenarına çevirip sıraya kafamı koydum. İkisinin birlikte yanıma geldiklerini hissettim ama olduğum yerden hiç kımıldamadım. Asena, tepkisizliğimi umursamayarak "Ada ne olur ya..." diye ağız eğmeye başladı. Günlerdir içimde biriktirdiğim siniri çıkartmak istercesine, "Ay hayır Asena! Kiminle gitmeyi düşünüyordun acaba?" diye sordum. Sarf ettiğim cümleden anında pişmanlık duymuştum ama bunu yüz ifademden anlarsa yumuşadığımı düşüneceği için yansıtmadım. Tam bu sırada Seher ve Asena bakışmaya başladılar ve bilmediğim bir şeylerin döndüğünü fark ettim. Sanırım, Asena Tuğra'yla gitmek istiyordu ve bunu bana söyleyip söylememek konusunda kararsızdı. Bunda hiçbir şey yoktu, kızacak değildim. Hem ben orada olamayacağım için, Tuğra'nın Asena'yla olduğunu bilirsem içim rahat ederdi. "Sorun değil Ase. Tuğra'yla gitmene bir şey diyecek değilim. Ama lütfen beni peşinden sürükleme." dedim. Seher'in dudaklarına yayılan imalı sırıtışı fark edince, "Ne?" diye üstelemeye başladım. Seher tek elini havada sallayarak, "Hadi söylesene." dedi Asena'ya doğru. Ben de bakışlarımı Asena'ya çevirdim. Derin bir nefes aldıktan sonra, "Diğer Güntekin'le geleceğim." dedi. İlk başta anlamayan gözlerle ona baktım. Hiçbir tepki vermediğini görünce yönümü Seher'e çevirdim, ama o da her zamanki "Ben karışmam." bakışını yapınca gerçekten mühim şeyler olduğunu anladım. "Yağız mı?" diye bağırdım yüksek ve tiz bir ses tonuyla. Asena, tek eliyle ağzımı örttü ve "Allahım! Evet. Bağırmasana." dedi. Gerçekten, bu bir şaka olmalıydı. Bir önceki cümlenin aksine, şaşkınlığımı üzerimden atamadığım için "Ciddi olamazsın." diye mırıldandım. Asena, anında savunmaya geçerek, "Aramızda tabi ki hiçbir şey yok. Ama o gece sen arabadan indikten sonra olan biten her şeyi anlatmak zorunda kaldım. Bana sakın öyle bakma, Ada, isteyince ne kadar ikna edici olabileceğini tahmin bile edemezsin." dedi. Demek Yağız her şeyi öğrenmişti. Onur'un ondan çok korktuğunu biliyordum. Ve üstelik Tuğra'nın abisi olduğu kadar, Onur'unda abisi gibiydi. Çünkü yıllardır bir aradalardı ve açıkçası ne düşündüğünü merak etmiştim. Tam ağzımı açıp cevap vereceğim sırada, Asena cümleleri ağzıma tıktı ve konuşmaya devam etti. "O günden beridir Tuğra'yı takip ettiriyor. Nerelere gittiğini, neler aldığını, neler yaptığını... Hepsini." dedi. Midemin tam üzerinde tuhaf bir şeyler vardı. Kusma isteğiyle dolmuştum ve ellerim yavaş yavaş buz kesmeye başlamıştı. "Ve sen bunları bana yeni mi söylüyorsun?" diye bağırdım Asena'ya. İki elini havaya kaldırdı ve "Günlerdir yanımıza geldiğin bile yok ki!" diyerek kendini savundu. Haklıydı. Sessizliğimden cesaret buldu ve "Zaten nereye gidiyor, kiminle ne yapıyor ben de bilmiyorum. Yağız, bana yakınlarda okulda bir etkinlik olup olmadığını sordu. Ben de yılsonu balosunu söyledim. Tuğra'nın oraya geleceğini söylüyor." dedi. Seher, "İyi de ne işi var üst sınıfların balosunda?" diyerek sessizliğini bozdu. "Tuğra'nın sınıf tekrarı yaptığını unutma. Asıl dönemi onlar zaten. Bizim dışımızdaki tüm arkadaşları, üst sınıf." dedi Asena. Doğru söylüyordu. Tuğra gayette baloya gitmek isteyebilirdi. Ama haftalardır ortada yoktu, bu yüzden gelmeme ihtimali daha yüksekmiş gibi hissediyordum. "Emin miyiz, Asena?" dedim endişeyle. Eğer Tuğra orada olacaksa, gitmek ister miydim; hiçbir fikrim yoktu. Yine de olduğu yerden emin olmak, onu istersem görebileceğimi bilmek ve seçimin bana ait olduğunu düşünmek birazda olsa beni güçlü hissettirmişti. Asena, "Sonuçta Yağız onu takip ettiriyor, değil mi? Elbet bir ipucu bulmuş olmalı ki böyle düşünüyor. Hem emin olmasaydı, yok yere lise mezuniyetinde ne işi var?" dedi ve burun kıvırdı. Onun hareketlerini görmezden gelmeye devam ettim ve "Balo ne zaman?" diye sordum. Aydınlanan bakışlarıyla, "İki gün var." dedi Asena. Tepkisiz kaldığımı görünce, "Beni o ayıyla yalnız bırakmayacaksınız, değil mi?" dedi yalvaran bir ses tonuyla. Seher, her zamanki imalı sesiyle; "Madem bu kadar problem ediyorsun, Asena, gitmesene? Bence halinden gayet memnun görünüyorsun." dedi. Asena kaşlarını kaldırdı ve "Kim? Ben mi? Ne memnun olacakmışım!" diye bağırdı aşırı bir tepkiyle. Bunun üzerine Seher ve ben bakıştık, eğer Seher'in ima ettiği gibi bir şey varsa ortada bu beni çok sevindirirdi. "Ben gidiyorum." diyip ayağa kalktı Seher. "Kızlarımı Güntekin'lere kaptırdım, çok mutsuzum." dedikten sonra yapmacık bir surat ifadesiyle dudaklarını büktü. Asena, bunun üzerine gözlerini kocaman ayırsa da hiçbir tepki vermedi.

SERT KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin