"Gece yine kitap okudun, değil mi? Bu gözlerin başka açıklaması olamaz."
Derin bir iç çekerek Seher'e cevap vermemeyi tercih ettim. O kadar uykusuzdum ki merdivenleri tırmanıyor olmak bile bana fazla geliyordu. Sanki ben basamaklar için ayağımı kaldırdıkça bir şeyler üzerime daha fazla ağırlık veriyordu.
"Bırak beni dedim lan!"
Duyduğum sesle birlikte düşüncelerim cam kırıkları gibi etrafa saçıldı. Kim bağırıyordu böyle? Tuğra'nın aynı hiddetle sınıfın kapısını çarptığını gördüm ve koridori inletircesine büyük adımlar atıyordu. Ses ona aitti. Geçtiği yerleri resmen yakan bir öfkeyle ilerledi. Sanki günlerdir aradığı bir eşyayı bulmuş gibi, beni görünce aydınlanan gözleri yüzünden etrafıma bakındım.
Bu bakışların hedefi ben miydim?
Bakışlarına karşılık anlamsızca kaşlarımı kaldırdım. Boynuma ellerini gömerken beni tek bir hareketle çevirip duvara yapıştırdı.
"Sen yaptın, değil mi?"
Elini boğazıma bastırdıkça telaşım artıyordu. Tuğra'nın fevri hallerine geçen yıldan alışıktım fakat bu hiç beklemediğim bir anda olmuştu. "Söylesene lan, sen yaptın işte!" Bağırmasıyla tekrar irkildim. Neyden bahsettiğine dair en ufak bir fikrim yoktu, beceriksiz hareketlerle üstümden çekilmesini sağlamaya çalıştım ama nafileydi. Kuvvetli bileğiyle beni tek hamlede duvara yapıştırmayı becermişti. Hiçte narin bir vücuda sahip değildim ama kaslarının hakkını veriyordu. Asena'nın bize doğru koştuğunu belli belirsiz gördüm ama kafamı çevirip bakamıyordum. Dizimi havaya doğru kaldırıp, kasıklarına doğru bir hamlede bulundum ama ıskalamıştım.
"Sen kafayı mı yedin? Ada böyle bir şeyi yapmaz. Bırak kızı, derhal."
Ah, Asena.. Tartıştığım her insanda imdadıma böyle yetişecek miydi? Şaşkınlıktan ağzımı açıp tek kelime konuşamıyordum. Nihayet sesimi bulabildiğimde, "Çek ellerini üstümden," diye bağırdım. Pekala, bağırmak istedim. Ama ses tellerim bu derece sıkışmışken bu pek mümkün olmadı. Ve tabi ki, bu şekilde tehdit edilirken. Gözlerini gözlerimden hiç ayırmadan öfkeyle bakıyordu. Avazı çıktığı kadar bağırmış olsaydı, bakışlarıyla yarattığı etkiyi yaratamazdı.
"Bırak kızı Tuğra, mosmor oldu!"
Asena'yı bile duymadığına emindim. Sanki o an, koskoca okulda sadece o ve ben kalmıştık. Yavaş hareketlerle elleri gevşerken tüm irademle gözlerimi kaçırmamaya çalışıyordum. Bakışlarımızın savaşı hep devam ediyordu ve kaybeden ben olmak istemiyordum.
"Bu hesap burada bitmedi," diye tıslarken işaret parmağını suratıma doğru salladı. "Bundan sonra başına gelen her şeyden beni sorumlu tutabilirsin, bu beni tatmin eder."
Ben cümlelerini idrak edene kadar geçen sürede hızlı adımlarla uzaklaştı. Bastığı yerler adeta sallanıyordu, görüntüsü o kadar ürkütücüydü ki bir anda bütün surat hatları farklı gelmeye başlamıştı. Ellerim refleks olarak boynuma gitti ve öksürdüm.
Asena'nın, "Sabah olanlardan dolayı..." diye başladığı cümleyi yarıda kestim. Ne olduğunu sormak istiyordum ama içimdeki öfke bunu bastırdı. "Nefret ediyorum," dedim adeta fısıldayarak. "Deme öyle, bak.." Asena laflarını bitirmeden oradan uzaklaştım. Bedenimdeki bütün kaslarım gergindi ve bir elektrik akımı bedenimi istila ediyordu. Sırama çantamı fırlattım ve ellerimi başımın arasına aldım. Boğazım acıyordu. Ve uzun süreli bir iz bırakacağına adım kadar emindim.
"Olanları duydun mu?"
Başımı kaldırıp gözlerini kısarak bana bakan Kerim'i gördüm. Başıyla yana doğru kaymamı işaret etti ve ben de dediğini yaparak yanımda ona yer açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERT KARANLIK
Fiksi Remaja"En parlak yıldızlar bile, karanlık olmadan parlayamaz." 13/12/2014