Preview

1K 84 77
                                    


"Hoojun!"

Chanyeol soluna döndüğünde prensin ona doğru aceleyle koştuğunu gördü.

"Derhal burayı terk etmeliyiz!" Eun haykırdı, Chanyeol'ü kolundan tutup onu koridora doğru çekerken sesi sert ve güçlüydü. "Geliyorlar-"

Aniden, koridorun çıkışındaki kapı çarpıp kapandı. Sürgülü kilidin çıkardığı ses bütün koridorda yankılanırken bu olay ikisinin de nefesinin kesilmesine sebep olmuştu. İçeriye hapsedilmişlerdi. Eun tek bir saniye bile kaybetmeden onu koridorun diğer tarafına sürüklemeye başladı. Koridorun yarısına gelmemişlerdi ki o taraftaki kapı da kapandı ve kilitlendi.

İkisi de koridorun ortasında donup kalmışlardı. Chanyeol, sessizce durdu ve duvarların ötesinde dolaşan adamların daha önce hiç duymadığı bir dilde konuştuklarını işitti. Bir anda, gerilen yay tellerinin düzenli gıcırtısı duyuldu.

Eun'un gözleri irileşti. "Bize karşı ateş açacaklar."

Chanyeol şaşırmıştı. Gözlerini prense çevirdi; Eun'un bakışları, karşılarında duran kâğıttan duvara sabitlenmişti ama kaşlarında bir parça endişe vardı. Nedenini anlamak için çok düşünmeye gerek yoktu. Silahsız bir halde dört bir taraftan etrafları sarılmıştı. Silahları olsa bile, Chanyeol çok fazla dayanabileceklerini düşünmüyordu.

Yapabileceği tek bir şey kalıyordu.

Chanyeol, prensi bileğinden kavrayarak onu yere çömeltti ve duvarın köşesine sıkıştırdı.

Eun'un kafası tahta bölmeye çarptı. "Hoojun, ne yapıyorsun? Bunun için vaktimiz yok!"

Chanyeol üzerindeki deri zırhı çözdü ve yere fırlattı. Zırhının cebindeki bıçaklar yere saçıldı. Chanyeol onlara dönüp bakmadı bile; Silaha ihtiyacı olmayacaktı. Şu anda onun için gereksizdiler.

Fikrini değiştirmeden önce, Chanyeol dizlerinin üzerine çömeldi ve prensi kollarının arasına hapsedecek şekilde ellerini duvara dayadı. Prensin nefesi kesildi, gözlerini kaldırıp ona hayret ve inanamamazlıkla baktı.

"Kıpırdama." Chanyeol homurdandı, prensin gözleriyle buluşurken zorla yutkundu.

Eun, Chanyeol'ün omuzlarını itti, öfke ve korkuyla karışık sesler çıkarıyordu. "Aptal! Bize ateş açacaklar! Eğer hareket etmezsen kendini öldürteceksin!"

Chanyeol sadece ona bakıyordu.

Prens yanaklarını şişirdi ve Chanyeol'ün omuzunu iteledi. "Eğer bize ateş açarlarsa, sen-"

Chanyeol onun sözünü sertçe kesti. "Biliyorum."

Eun'un ona çoktan bildiği bir şeyi söylemesine ihtiyacı yoktu: eğer prensi korumak için vücudunu siper ederse muhtemelen ölecekti. Chanyeol bunu biliyordu ama bilmesi bunun üzerine düşünüp tartışmak istediği anlamına gelmiyordu. Eun ne derse desin onu korumanın başka yolu yoktu. Hiçbir kaçış yolu bırakmadan bu koridora hapsedilmişlerdi. Chanyeol neyi riske attığını biliyordu: buradan canlı çıkma olasılığı yoktu.

"Bunu neden yapıyorsun?" Eun'un gözleri çaresizce onunkilerle buluşmaya çalışıyordu.

Prensin sesi o kadar duygu yüklüydü ki eğer korkuyla dolmuş olmasaydı Chanyeol tam oracıkta yıkılırdı. Tüm bu olanlar -her şey- onun suçu olduğu için Eun'dan özür dilerdi. Eğer Chanyeol Jeseon'a gelmeseydi, eğer prensle arkadaş olmasaydı, eğer sadece lanet işini yapsaydı, bunların hiçbiri olmayacaktı.

Chanyeol lanet olası bir aptaldı. Neden prense bu kadar yakınlaşmıştı ve neden prense aşık olmuştu?

Bir an için Chanyeol hislerinin prensi nasıl riske attığını yeni fark ettiği için özür dilemeyi düşündü. Aşkın güvenli olmayan ve pahalı bir şey olduğunu unutmuştu. Prense yakın olmanın ona keyif vereceğini düşünmüştü. Kısa süreliğine Eun'un yaydığı ışığın sıcaklığının tadını çıkarmıştı ama prense duyduğu aşkın ve kaderinin alevler içinde kül olacak şekilde yazıldığını unutmuştu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 02, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Saving The 10th Prince (Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin