Yazar Notu: Bu bölümde prensler hakkında dizide yer alan birkaç şey geçiyor, bu nedenle diziyi izlemeyenlerin aklında bazı yerlerde soru işaretleri kalabilir. Bölüm sonundaki notta, kafanızı karıştırabilecek şeyleri açıkladım. Bu arada bu part çok tatlışmış ben unutmuşum, tekrar okurken miyavladım. Tüm part boyunca Chanbaek yan yana. Böyle bölüm zor bulunur. <3
"Beni nereye götürüyorsun?"
Chanyeol, prensi konutundan uzağa doğru sürüklerken onu adeta görmezden geliyordu. Saat çok geçti, ikisinin dışarda olması için çok geçti. Buna rağmen, Chanyeol bir şekilde prensi konutundan dikkat çekmeden çıkarmayı becermişti. Kolay bir görev değildi çünkü Eun neden onu takip etmesi gerektiği hakkında sürekli sorular soruyordu. Aynı soruya tekrar tekrar maruz kalan Chanyeol en sonunda pes etti ve prense birisinin ona sürprizi olduğunu söyledi. Eun, Chanyeol'e o sanki salakmış gibi bakmıştı.
Yine de sanki bir mucize gibi, Eun onu takip etti. Şimdi, kel bir tepedeki özel bir avluya doğru tırmanıyorlardı.
Eun "Aegis, sana beni nereye götürdüğünü sordum?" diye bastırdı, sinirliydi.
Chanyeol ofladı. "Sadece... Bana güven, tamam mı?"
"Sana güvenmiyorum, bu yüzden tamam değil."
Chanyeol sadece gözlerini devirmekle yetindi ve başka bir yapının etrafında dolandı. Eğer acele etmezse prensi kaybedeceğini biliyordu. Chanyeol adımlarını hızlandırarak prensi başka bir konutun etrafından geçirdi ve nihayet avluya ulaştılar. Durdu.
Prens onun etrafında döndü ve kaşlarını çattı. "Senin aklın yerinde m-"
Sonra, Eun buz kesti, nihayet karşısındaki diğer bedenlerin farkına varabilmişti.
"Ji Soo? Baek-Ah? So?"
Prens hareket etmedi. Ağzı açılmıştı ve gözleri inanamaz bir halde kardeşleri üzerinde dolaşıyordu. Buna rağmen, onlar –Ji Soo, Baek-Ah ve So- durmuş prensin bir şey yapmasını bekliyorlardı. Chanyeol, prensin ağzından çıkan bir takım istekli mırıltılar duydu. Yine de, prens hareket etmedi. Hatta Chanyeol prensin titremeye başladığını ve karşısındaki sahneye karşı açıkça kuşkulandığını gördü. Aniden, Eun kaçmak için arkasını döndü. Bunun yerinde, Chanyeol'ün göğsüne tosladı.
Eun'un nefesi kesildi ve sonra yukarı baktı. Tüm yüzüne ıstırap dolu bir ifade yayılmıştı.
"Neden buradalar?" Eun'un sesi titriyordu ve kısıktı. "N-neden beni buraya getirdin?"
Chanyeol titreyen prense doğru aşağı bakarken sessiz kaldı.
Eun'un parmakları sinirle Chanyeol'ü kaftanından yakaladı. "Neden? Neden senin işin olmayan şeylere burnunu sokup duruyorsun? Senin yardımına ihtiyacım yok, Aegis. Yok!"
Prensin ses tonunda keskinlikler olsa da Chanyeol, Eun'un sesinin birkaç defa kırıldığını duydu. Son itirafı da, gönülsüz, tıpkı ılık su gibiydi.
"Eun-" Ji Soo atıldı. Chanyeol, daha genç olan prensin öne doğru bir adım attığını gördü.
Prens gözlerini yumdu. "Yapma. Daha fazla yaklaşma!"
Chanyeol, Prens'in kafasının üstünden baktığında Ji Soo'nun şaşkınlıkla donup kaldığını gördü. Chanyeol, genç prensin telaşının ayna tutulmuş haliydi. Prens Eun'un böyle tepki vereceğini hiç beklememişti. Eun'un neden kendi kardeşlerini uzaklaştırmaya çalıştığını anlamıyordu.
Sessizce, Ji Soo ve Baek-Ah üzüntüyle bakıştılar. Diğer yandan Wang So, kollarını bağlamış ve prensi izlerken olduğu gibi kalmıştı. Garip bir şekilde, Eun'un davranışları nedeniyle şaşırmış ya da telaşlı görünmüyordu. Sadece, sessizce izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saving The 10th Prince (Chanbaek)
FanfictionHer gece, Chanyeol aynı adamın onun kolları arasında can verdiğini görüyordu ve her sabah, Chanyeol gözlerinde yaşlar ve ağzında bilmediği bir isimle uyanıyordu. "Wang Eun" Hatırlayabildiği kadarıyla, Chanyeol Joseon Hanedanlığından Wang Eun adlı ge...