"G-günaydın A-Aegis!"
Chanyeol ağırlığını bir ayağından diğerine geçirdi. Yüzünü buruşturdu ve kızın bunu bir selamlara olarak kabul edeceğini umarak, prensin hizmetlisine zayıf bir gülümseme sundu.
Lanet olsun ki bacakları acıyordu. Eun'dan şimdiki kadar korkmuyor olsaydı, Chanyeol şu an genç soyluyu boğazlıyor olabilirdi. Yalnızca ayaklarındaki kesiklerle düzgün yürümek zor değilmiş gibi Chanyeol dün gece neredeyse hiç uyumamıştı. (Gerçekten de tek gözü açık uyumuştu.) Prens Eun'a bir daha asla bulaşmayacağını kafasının bir köşesine yazdı.
Genç kız prensin konutundan çıkıp nazikçe eğildi. Parlak bir kızarıklık hizmetlinin yanaklarını renklendirmişken düzeldi ve ürkekçe gülümsedi. "P-prens müzik d-dersleri için hazırlandı."
Chanyeol kaşlarını çattı ve kızın arkasına baktı. Eun'un müzik dersi bugün müydü? Chanyeol emin değildi. Prensin konutu son derece sessizdi. Cam kırılması ya da Eun'un sıkıntı dolu bağırış-çağırışlarını duymuyordu. Diğer hizmetlilerin telaşlarını bile duymuyordu. Her şey alışılmadık derecede sakindi.
"Prens iyi mi?" Chanyeol sordu. Eun'un "müzik" günlerinde sakin olması görülmedikti.
"O-oh evet, Aegis!" Kız hevesle cevapladı. "O-o sadece sa-sabah çayını i-içiyor."
Chanyeol güvensizce tek kaşını kaldırdı. "Çay mı?"
"E-evet, Aegis. O-o bunu ayda bir i-içiyor," genç hizmetli açıkladı. Chanyeol hala şüpheci göründüğündeyse hızla ekledi. "O-onu sakinleştirdiğini s-söylüyor!"
"Hımm." Chanyeol yavan bir şekilde cevapladı. Bu çok... Eun'a benzemeyen bir hareketti.
Kız ciyaklayarak yana kaydı. "İ-istiyorsanız onu o-odasından alabilirsiniz Aegis. Ş-şimdiye bitirmiş o-olmalı."
Chanyeol cevap vermeden başını salladı ve kızın yanından geçerek villaya adımladı.
Bu garip. İlk defa villa tamamen sessizdi. Girişte yalnızca bir kaç hizmetli vardı ve onlar da her zamanki gibi koşturmuyorlardı. Onun yerine konutun içinde hoşça dolanıyorlardı. Chanyeol geçerken onu selamlıyor sonra tekrar birbirlerine dönüyorlardı. Muhabbetleri normalden çok daha neşeliydi. Bu yeterince garip değilmiş gibi, Eun'un konutu cidden temiz ve düzenliydi. Kırık cam parçaları, bağırışlar, yerlerde koparılmış kıyafet parçaları yoktu. Chanyeol aslını bilmeseydi, prensin Madam Hee'yi bugün görmesi gerekmediğini sanardı. İşlerin daha garip olacağını düşünemezdi.
İnce koridora dönüp prensin kapısına doğru yürüdü. Tam önüne geldiğinde Chanyeol durdu. Sert kâğıdın üzerine kulağını dayadı. Yeterince sessizdi...
Chanyeol bir nefes aldı ve kapıyı kaydırdı. Neredeyse o an şok içinde donakaldı. O da ne?
Kapının kaydırılma sesini duyunca prensin kafası hızla döndü. Eun şimdi hareketsizce kalakalmıştı, gözleri genişlemiş Chanyeol'e bakıyordu ve kızarmıştı. Prensin ne yaptığını görünce Chanyeol'ün ağzı açık kaldı. Eun'un elinde bir çay bardağı vardı ama ondan içmiyordu. Çayı aloe bitkisinin toprağına döküyordu.
"E-e öylece durma orada!" Eun yanakları kızarırken söylendi. "Kapa kapıyı!"
Chanyeol hala şaşkınlıkla bakınırken kapıyı arkasından kaydırıp kapadı.
Yutkundu. "N-ne yapıyorsun Eun?"
"Şimdi olmaz, Aegis," prens homurdanırken boş çay fincanını da yan sehpaya yerleştirdi.
Ayakucunda yükselerek saksının içini inceledi. Eun ofladı ve kendi kendine mırıldandı. "Sanırım bu gün iki tane kullanmam gerekecek."
Chanyeol o iki şeyin ne olduğunu soramadan prens aceleyle köşedeki tahtadan alçak masanın yanına gitti. Masadan porselen demliği kapıp odanın diğer tarafına, başka bir aloe bitkisinin yanına koşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saving The 10th Prince (Chanbaek)
FanfictionHer gece, Chanyeol aynı adamın onun kolları arasında can verdiğini görüyordu ve her sabah, Chanyeol gözlerinde yaşlar ve ağzında bilmediği bir isimle uyanıyordu. "Wang Eun" Hatırlayabildiği kadarıyla, Chanyeol Joseon Hanedanlığından Wang Eun adlı ge...