2.Bölüm

3.8K 393 208
                                    

!!! Uyarı: Sona doğru +18, cinsellik.


..........

Kafenin işletmecisi Chanyeol'ün aile dostu olmasaydı o kesinlikle kovulmuştu.

Doğrusunu söylemek gerekirse kovulmaktan Chanyeol de hoşlanabilirdi. Kafede çalışmanın bahşiş gibi ekstra getirileri olsa da bu iş Chanyeol'ün isteklerine göre değildi. (Gerçi hala ne yapmaktan hoşlandığını bulmaya çalışıyordu.) Üniversitede işletme bölümünden mezun olmuştu ama buna rağmen mezun olduğu bölüm bile Chanyeol'e uymuyordu. Nereye ait olduğunu bilmiyordu henüz.

Şimdilik, her şeye rağmen, kafe işletmecisi tarafından koluna sadece küçük bir şaplak yiyerek eve gitmesi söylendi. Tartışmak için oldukça bitkin olduğundan Chanyeol ceketini sırtına alıp sırt çantasını kaptığı gibi kapıdan çıktı. Vardiya bitiminde Sehun'dan bir telefon alacağına emindi ama Chanyeol buna aldırmadı. Garip bir biçimde tek yapmak istediği uyumaktı. Gözlerini kapamak ve kendinden geçmek...

Chanyeol halı kaplı koridorda tökezleyerek yürümeden önce otel asansörünün ding sesi eşliğinde kapılarının açılmasını zar zor bekleyebildi. Kata geldiği gibi anahtarını kapıya sokup, en sonunda kapıyı arkasından çarparak kapadı. Artık gerçek bir apartman sahibi olması gerekiyordu fakat komşularına kâbusumsu rüyalarını açıklamaktan yorulmuştu. Bir otel en iyi seçenek değildi evet ama şimdilik elinde olan buydu.

Yalpalayarak çıkardığı ayakkabılarının ardından çantasını masanın üstüne atıp sallana sallana yatak odasına yürüdü ve iş kıyafetlerini bile çıkarmadan yatağa yıkıldı. Kafasını yastığa gömerken uykunun onu ele geçirmesine izin verdi.

Chanyeol prensi izliyordu. Chanyeol kollarını karnında bağlamış, balkon duvarına yaslanmıştı. Gözleri yıldızları izleyen asile sabitlenmişti. Prens Eun'un gözleri merakla açılmıştı, yıldızları izlerken bir sağa bir sola gidiyorlardı. Prensin gözleri parlıyor olsa da çevik parmakları balkon korkuluklarını sıkıca kavramışken, yüzü üzgün görünüyordu. Hasret çeken bir ifadesi vardı. Özlemli, kasvetli... Chanyeol o ne kadar üzgün olursa olsun her zamanki kadar güzel olduğunu düşündü. Siyah saçları esintiye karşı neşe içinde sallanırken, sonbahar havasının rüzgârından dolayı Prensin yanakları hafif pembeleşmişti. Hava serindi ve Chanyeol prense içeri geçmek için öneride bulunmayı düşündü.

"Yıldızları hep sevdim." Prens itiraf etti. Sesi yavaş, yumuşak ve bir buluta dokunan kuş tüyü kadar hafifti. Yanakları kızardı. Vazgeçemeyeceği bir günahtan pişman olmuş gibi konuşmuştu. Sesi kabahatliymiş gibi bir tınıyla süslenmişti ve Chanyeol neden olduğunu merak etti.

"Kral yıldızları sevmemi... Onlarla vakit geçirmemi yasakladı." Prens Eun fısıldadı. Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı, sesinden hüzün anlaşılıyordu. "Bir prensin böyle değersiz saçmalıklarla işi olmayacağını söyledi."

Prensi incelerken Chanyeol'ün boğazı düğümlendi. Prens dirsekleriyle korkuluklara yaslanmış, boynuysa gökyüzüne doğru yukarı kalkmıştı. Chanyeol ayın bile prensi sevdiğini düşündü. Çünkü ay ışığı asilin porselen tenine vuruyor ve tenini bir mücevher gibi parlatıyordu. Buna rağmen, prensin söyledikleri Chanyeol'ün kalbini yaraladı. Birisi 10.Prensi nasıl olur da geri çevirebilirdi? Neden Kral her zaman tüm zevklerden onu mahrum bırakıyordu?

Prensin yüzünden hüzünlü bir gülümseme geçti. "...Onları sevmekten kendime alamıyorum gene de... Her zaman hoş şeyleri sevdim, özgür şeyleri ve yıldızlar... Özgür." Genç Prens mırıldandı. "Onlar gece gökyüzünde göz kırpıp, dans etmek için özgürler. Özgürler çünkü buradan uzaklar. Joseon'a ya da bir göreve bağlı değiller."

Saving The 10th Prince (Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin