Not: Çooook uzun bölüm! Dikkat, kan-vahşet içerir baştan uyarayım. Mideniz kalkmasın :D
Chanyeol'ün tekrar dışarıya çıkmaya cesaret etmesinden önce saatler geçti.
Gökyüzü is renginde, dumanlı ve karanlıktı. Saray kapılarına doğru yürürken ürperdi. Gece hava buz gibiydi ve Chanyeol iliklerine kadar donmuştu.
Neredeyse prense dönüş yolunda eşlik etme vaktiydi. Chanyeol, dakikaları saymadım dese yalan olurdu. Nitekim konutundan bu kadar erken ayrılmasının sebebi de buydu. Daha fazla bekleyemeyecekti.
Kapıdan içeri girerken saray muhafızlarının yanından geçti. Etraf ürkütücü bir şekilde sessizdi, sadece cırcır böceklerinin yoğun uğultusu vardı. Temposunu hızlandırdı ve sarayın dışına açılan çift kapılı tahta kapıya doğru taştan patikada aceleyle yürüdü.
Kapıdan sonra Chanyeol daha derinlere yürüdükçe saray muhafızlarının sayısı seyrekleşmişti. Başka bir kapıya yaklaştığında sonunda nefeslenmek için biraz durdu. Bundan sonra sadece bir tane daha kalmıştı... Burada hiç muhafız yoktu. Bu alan pek bir tehdit içermiyordu.
Chanyeol sesli bir şekilde nefesini verdi ve kapıyı ittirdi. Karşısında gördüğü manzarayla Chanyeol aniden buz kesmişti.
Savaş alanında duruyordu.
Gözleri etrafta gezinmeye başladığında nefesi tutuldu, her şeyi anlamaya çalışıyordu –zeminde koyu kırmızı bir kan gölü vardı, askerlerin ölü bedenleri patikanın üzerinde rastgele sağa sola saçılmıştı, ipekten kırmızı kumaş parçaları yere serilmiş-
Chanyeol'ün kanı çekildi.
Kırmızı ipek.
Prens!
"Hıığk..."
Alçak sesli bir inleme Chanyeol'ün şoktan çıkmasına neden oldu ve kafasını sese doğru çevirdi. Yerde, kendi kan gölünün ortasında, prensin koruması yatıyordu.
Chanyeol düşünmedi.
Korumayı yakasından tuttuğu gibi kaldırıp adamı taştan duvara yapıştırdı.
"Nerde O?" Chanyeol adamın yüzüne kükremişti.
Koruma acı içinde inlerken kafası kenara kaydı. Chanyeol ondan bir cevap alabilmek için adamı sarsmak zorunda kaldı.
"B-biz..." Koruma derin bir nefes aldı ve öksürürken kan kustu. "B-biz gruptan... a-ayrıldık. Pu-pusuya düştük. O-onu... a-aldılar."
Chanyeol'ün kalbi durdu. "Ne yaptılar?"
"A-askerler..." Koruma acı içinde yüzünü buruşturdu. "P-prensi a-aldılar."
Chanyeol'ün başı dönüyordu. Bu iki kelime kafasının içinde yankılanıyordu. Onu aldılar. Onu aldılar. Onu-
"Sen hangi cehennemdeydin?" Chanyeol bağırdı ve adamı tekrar duvara vurdu. "Onu korumak zorundaydın!"
Korumanın nefesi kesildi. "Ç-çok fazlalardı... B-ben beklemi-"
"Onu öldürecekler!" Chanyeol haykırarak adamı bıraktı. Kalbi kulaklarında endişeli bir öfkeyle atıyordu. Prensi bulmalıydı. "Onu nereye götürdüler?"
Koruma duvarın dibine çöktü, hırıltıyla nefes alıyordu. "S-saraydan ayrılıyorlardı. Şi-şimdiye... dış avluda o-olmalılar." Chanyeol gitmek için topuklarında döndü ama koruma boğulur gibi konuşmaya başladı, "Aegis, saray m-muhafızlarını be-bekle. Ge-gelecekler-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saving The 10th Prince (Chanbaek)
FanfictionHer gece, Chanyeol aynı adamın onun kolları arasında can verdiğini görüyordu ve her sabah, Chanyeol gözlerinde yaşlar ve ağzında bilmediği bir isimle uyanıyordu. "Wang Eun" Hatırlayabildiği kadarıyla, Chanyeol Joseon Hanedanlığından Wang Eun adlı ge...