Prensin konutuna doğru yürürken Chanyeol'ün sırtındaki kaslar gerilmişti. O kadın yüzünden dün gece zar zor uyuyabilmişti. Açıkçası, evine dönüp biraz daha uyuyabilirdi ama Chanyeol'ün prensi görmeye ihtiyacı vardı. Eun'u tamamen unutmuştu ve bunu telafi etmeye niyetliydi.
Prensin kapısının önüne varmadan önce merdivenleri ikişer ikişer çıktı. Fakat daha kapıyı çalamadan kapı açılmış ve prensin kekeme hizmetlisi belirmişti.
"M-Merhaba A-Aeg- Y-Yani Naip," Chanyeol'ün rahatsız olacağı kadar eğilerek onu selamladı. "Yeni pozisyonunuzu te-tebrik ederim."
"Teşekkürler," Chanyeol onu ilgisizce cevaplayarak kızın omzunun üstünden içeri bakındı. "Prens müsait mi?"
Kız çekinerek kafasını salladı, parmaklarıyla oynuyordu. "H-hala hazırlanıyor." Kız bir süre sessizleşti, ve sonra ikinci bir cümle ekledi. "U-umarım hediyelerinizden ho-hoşlanmışsınızdır, Naip."
Bir anda Chanyeol nefes almayı unuttu. "H-hediyeler? Onları biliyor musun...?"
"Bu herkesçe bilinen bi-bir şey," Chanyeol'ün ifadesinden ürken kız mırıldandı. "Kral'ın bir hediye sunması gelenektir."
Bu tek bir anlama geliyordu... "Prens biliyor mu?"
"B-bilmiyorum, Naip."
Chanyeol'ün içine, prensin cariye hakkında gerçekten bir bilgisi olduğuna dair bir his oturdu. Tam daha fazlasını soracaktı ki kız cırladı ve prensi ortaya çıkaracak şekilde kenara çekildi. Kız, Chanyeol'e bir kez daha eğilerek prensle onu baş başa bırakmak için geriledi.
"Günaydın, Naip."
Chanyeol'ün dudakları şaşkınlıkla ayrıldı. Prens onu kibarca selamlasa da tonunda bir mesafe vardı. Güç algılanan bir mesafeydi fakat Chanyeol onu duymuştu. Prensin yüz ifadesi bile içine kapanıktı ve dudaklarındaki gülümseme gözlerine yansımıyordu.
"E-Eun, ben-" Chanyeol prensle aralarında oluşan sessizlikten nefret ederek sertçe yutkundu. "A-açıklamaya geldim."
Prensin dudakları seğirdi ama bunun dışında hiçbir şey yansıtmıyordu. "Açıklamanı gerektiren hiçbir durum yok, Naip."
Chanyeol duyduğu hitaba karşı somurttu. Neden ona sürekli Naip deyip duruyordu...?
"Eun, Kral'ın... hediyesini bildiğini biliyorum. O kızın benim evimde olduğunu bilmiyordum. Y-yani bir hediye olacağını biliyordum ama onun bir cariye olacağını bilmiyordum." Chanyeol kekeleyerek açıkladı.
Eun buna karşılık yalnızca gözlerini kırptı.
Chanyeol inanamıyordu. "Hi-Hiçbir şey söylemeyecek misin?"
Prens omuz silkti ve onun yanından geçip merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Chanyeol kafası karışmış bir halde onu takip ediyordu.
"Eun, bekle."
Şaşırtıcı bir şekilde, prens durdu, arkasını dönmedi tabii...
"Seni ekmedim. İsteyerek değil en azından," Chanyeol nefesini yakalamaya çalışarak konuştu.
Eun arkasını hala dönmemişti. "Sorun değil."
Prensin sesi karşısında Chanyeol'ün kanı çekildi. Tınısı yabancı ve önceden ördüğü duvarlar gibi izoleydi. Tek fark bu sefer Chanyeol'ü dışarıda tutmaya çalışıyordu.
Bir nedenden bu Chanyeol'ü dünyadaki her şeyden daha çok korkuttu.
"Hayır, bu bir sorun." Chanyeol prensi omzundan tuttu ve onu kendine dönmeye zorladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saving The 10th Prince (Chanbaek)
FanfictionHer gece, Chanyeol aynı adamın onun kolları arasında can verdiğini görüyordu ve her sabah, Chanyeol gözlerinde yaşlar ve ağzında bilmediği bir isimle uyanıyordu. "Wang Eun" Hatırlayabildiği kadarıyla, Chanyeol Joseon Hanedanlığından Wang Eun adlı ge...