13. Bölüm Part-1

2K 230 273
                                    

Chanyeol endişeliydi.

Prensi dört gündür görmemişti. Dört gün! Sadece sıkıldığından değil, aynı zamanda Allah'ın her gününün her dakikası Kyungsoo'nun çılgınlarına katlanmak zorundaydı. (Chanyeol ciddi anlamda kendini bir uçurumdan atmayı düşünüyordu.) Eun'un kardeşleriyle olan geceden sonra Chanyeol işlerin değişeceğini ummuştu. Hatta ertesi sabah, sabahın köründe uyanmıştı. Sadece, Kyungsoo'nun, prensin ona ihtiyacı olmadığını söylemesi için... Ertesi günde... Ve ertesi günde... Dördüncü günde, yani bugün, Chanyeol'ün canı çok sıkkındı.

Prense hizmetinden bir gün izin alması olağan dışı değildi. (Eun'un her zaman ona ihtiyacı olmuyordu.) Ama bu zamana kadar prensin hizmetlisinden bir ziyaret almaması tuhaftı. Prens ne zaman ataklarından birini geçirse, O her zaman Chanyeol'ün kapısını çalardı. Buna rağmen, bu dört gün içinde, kız Chanyeol'ü bir kere bile ziyaret etmemişti. Prensin bu kadar hızlı iyileşmesine imkân yoktu. Bu yüzden dördüncü gününde, Chanyeol endişeden tırnak kemirecek hale gelmişti.

"Lütfen sağa sola yürümeyi keser misin?" Kyungsoo katladığı hanboktan kafasını kaldırıp ofladı. "Başımı ağrıtıyor."

Chanyeol onu duymadı. Odada volta atıp tırnaklarını ısırıyordu.

"Hoojun!" Kyungsoo patladı.

Chanyeol'ün başı şaşkınlıkla ona döndü, şimdi fark etmişti. "Pardon."

"Tanrılar aşkına, Hoojun!" Kyungsoo bağırdı, hanboku diğer katlı kıyafetlerin üzerine attı. "Prens seni sadece sana ihtiyacı varken ve eğer ihtiyacı varsa çağırır. Şimdi otur, sessiz ol ve bu kadar huzursuz olmayı bırak."

Chanyeol daha fazla kızaramazdı. Utanarak yakındaki bir sandalyeye çöktü ama endişenin düşüncelerine geri yayılması uzun sürmedi.

Chanyeol yüzünü ellerine gömdü. "Kyungsoo..."

"Hoojun, çocuk olmayı kes."

Chanyeol sızlandı. Bu bir işkenceydi. "Peki ya başka bir panik atak daha geçirirse?"

"O zaman seni çağırmış olurlardı. Çağırmadıklarına göre, Prens Eun besbelli iyi," kısa hizmetli katlı çamaşırları sağa kaydırırken cevap verdi. Neredeyse diğer kıyafetleri koyacak yer kalmamıştı.

"Bu mümkün değil," Chanyeol yanıtladı.

Kısa hizmetli elle örülmüş sepetten koyu renk bir hanbok çıkardı.

Chanyeol aklını kaybediyordu. "Kyungsoo..."

Hizmetli kıyafeti masanın üzerine fırlattı. "Hoojun! Sen prens için nesin?"

Chanyeol bir an şaşırmıştı. "Ben... Ben Eun'un korumasıyım."

"Evet, sen Prens Eun'un korumasısın." Kyungsoo ellerini beline koydu. "Prensin ailesinden biri ya da eşi değilsin. Prens Eun ile aranda hizmetin gerektiğinde yaptığın Aegislik işinden başka hiçbir bağ yok. Bu kadar. Bunu kafana iyice sokmalısın."

Chanyeol ofladı ve tekar sandalyeye çöktü. İşinin ne olduğunu umursamıyordu. Prens iyi değildi ve Chanyeol bunu biliyordu. Eun'un iyi olduğuna emin olması gerekiyordu. Çok şükür ki Chanyeol onu son gördüğünde prens mutlu görünüyordu ama ya o zamandan beri bir şey olduysa? Ya Eun tekrar paniklediyse? Eğer öyleyse, neden Chanyeol'ü çağırmadılar? Neden onlar-

"Hoojun!"

Chanyeol sandalyesinde sarsıldı. Hizmetlinin keskin bakışlarını görünce sızlandı. "Ah hadi ama Kyungsoo! Bu sefer ne yaptım?"

Hizmetli gözlerini kırptı. "Kapı."

"Kapı mı?"

Bir sessizlik oldu sonra birisi kapıyı çaldı. Kyungsoo'nun yüzüne bakılırsa gelen kişi bir süredir kapıyı çalıyordu.

Saving The 10th Prince (Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin