Hikayeyi hatrı sayılır bir kişi okuyor ama oylar ve yorumlar çok düşük. Bu da demek oluyor ki benim yazma isteğim de düşüyor. Çok zor değil arkadaşlar bir oy vermek...
*****
"Ne! Siz doğru mu söylüyorsunuz?" dedi Savaş, sevince karışık bir hüzünle.
"Evet oğlum, doğru söylüyorum, annen çok yakında yanımıza gelebilecekmiş." dedi annem mutlulukla. Savaşa döndü gözlerim, çok mutluydu.
Ayağa kalktı ve anneme sarıldı.
"Ne zaman gelecek peki?" dedi merakla. Efsun hanım ve annem bakıştılar, sonra Efsun hanım konuşmaya başladı.
"Biz bugün bir kahinin yanına gittik, annen hakkında bir bilgi almak için. Annenin ne zaman uykuya yattığını söyledik, ama bizde senin gibi ölmüş olmasından korktuk." durdu, derin bir nefes aldı. Ardından annem konuşmaya başladı.
"Annen 12 yıl önce uykuya daldı, bu süre bir melek için çok uzun bir süre. Kahin annenin en geç 1 ay içinde uyanacağını ve seni aramaya başlayacağını söyledi. Tabi biz çok mutlu olduk ama kahin çok yakın bir zamanda kötü olaylarında bizi beklediğini söyledi." neşeyle başlayan sesi, sonlara doğru hüzünlü bir hal almıştı. Masada bir sessizlik oluştu.
"Aman neyse, annem gelecek. Şuan hiçbir şey moralimi bozamaz. Hadi oturun yemeğimizi yiyelim." dedi Savaş her şeye rağmen neşeli sessiyle.
Annem ve Efsun hanımda kahvaltı masasına oturdu, herkes büyük bir mutlulukla yemeğini yemeğe devam etti. Mutlu oldukları şey; Daha önce görmedikleri bir kadının yaşaması değil, Savaşın mutlu olmasıydı.
Savaşla yan yana oturuyorduk. Masanın altından, dizinin üstünde duran elini ellerimin arasına hapsettim ve güç vermek istercesine elini sıktım. Yüzü bana döndü ve kocaman gülümsedi. Baş parmağıyla elimi sevmeye başladı. Bir süre sessizce yemeğimizi yedik.
"Ee bugünün planı ne?" dedi annem ağzına bir salatalık atarken.
"Valla ben akşamlara kadar gezmek istiyorum, siz?" dedi Uraz alayla. Aklımda bir plan yoktu ama bende Uraz gibi İzmir'in altını üstüne getirmek istiyorum.
"Çocuklar, bence çarşı meydanında herkes istediği kişiyle ayrılsın, saat 8 gibide bir lokantada buluşuruz, ne dersiniz?" dedi Efsun hanım.
"Olur, sonra da beraber gezeriz." diye konuşmaya daldı Okyanus. Herkes bu fikri beğenmiş gibiydi.
Kahvaltıdan kalktıktan sonra, odalarımıza çekilmiştik. Ocak ayındaydık ama hava güzel görünüyordu. Bir yılbaşı partisi gibi bir şey yapamamıştık, malum ben yoktum sonra da aklımıza gelmemişti.
Uzun siyah, dalgalı saçlarımı kendi haline bıraktım, beyaz salaş bir pantolon, üzerine kırmızı göğüs dekoltesi olan bir kazak giymiştim. Ayakkabı olarak ise beyaz spor ayakkabı ve siyah bir deri ceket aldım. Odamdaki boy aynasından kendime baktım, gerçekten de güzel olmuştum.
Odamdan çıkacaktım ki, Savaşta odadan çıktı. Gözlerimiz birbirimizde takılı kaldı. Siyah bir kot pantolon, beyaz üstünde siyah yazılar olan bir kazak giymişti. Benim gibi bir deri ceket ve siyah ayakkabılar vardı.
"Çok güzelsin." dedi yanıma gelirken. "Sizin de hakkınızı yemeyelim beyefendi, sizde çok yakışıklısınız." dedim bende gülerek.
Elimden tutu ve etrafımda bir tur attı. "İşim zor desene." dedi gülerek. Cevap vermedim, güldüm sadece, o da elini belime koydu ve aşağıya inmeye başladık.
"Ooo bu ne şıklık?" dedi gülerek Uraz. Gülümseyerek karşılık verdim.
"Ee ayrılarak gezeceksek, kim kim ayrılıyoruz?" diye sordu Savaş, hala eli belimdeydi. Hepimiz toplanmıştık salonda.