🖤26.bölüm🖤

84 47 99
                                    

Bu şarkıyı sadece dinliyordum içinde geçen "bir menekşe kokusunda seni aramak var ya bu hep böyle böyle gider mi?" sözünde geçen menekşelerin aslında kokularının olmadığını öğrendim... Sözün bittiği yer.

2021'in ilk bölümü... Umarım her şey gönlünüzce olur. Ben artık çok mutlu, huzurlu ve istediklerimin çoğunun olduğu bir yıl diliyorum. Peki ya siz?

****

Annem bir sürpriz yapmıştı, Açelya'nın da bizle geleceğini söylemişti. Ben hazırlanırken annem odama gelmişti ona Açelya'nın benim için dedesi ve kardeşini öldürdüğünü şimdide kimsesiz olduğunu söylemiştim, baya üzülmüştü açıkçası. Aradan 15 dakika falan geçtikten sonra tekrar odama gelmiş ve Açelya'nın da bizle geleceğini söylemişti. Çok mutlu olmuş heyecanla anneme sarılmıştım.

İşlemlerimizi hallettik uçağın kalkmasına 10 dakika kadar vardı, uçağa binme zamanı gelmişti.

Elimizde çok eşyamız olmadığı için kolayca işimiz bitmişti. Yavaş yavaş uçağa ilerlemeye başladık. 

Kocamandı, hatta gerçekten çok büyüktü. İki buçuk saate yakın bir süre bulutların üstünde...

Kalbim çok daha hızlı atmaya başladı, abartıyordum sanki biraz. Sonuçta ben fantastik bir insandım, bu yaşıma kadar neler neler görmüştüm, ama hiç bulutların üzerinden uçmamıştım. Vazgeçtim bence daha da mutlu olmalıydım.

Uçağın uzun merdiveninden yukarı çıkmaya başladık. Uçağın girişinde bizi iki tane kadın hostes karşıladı. Başlarıyla selam verip 'iyi yolculuklar' dilediler.

Sıra numaramızın olduğu koltukları bulduk ve oturduk, biz iki tane olan koltuğa oturduk Savaşla; Burak ve Okyanusta önümüzdeki koltuğa oturmuşlardı. Uraz ve Açelyada hemen karşı sıramızda ki ikili koltuğa oturmuşlardı, arkamızda benim ve Uraz'ın annesi vardı.

Pilotun sesi duyuldu, uçağın kalkacağını ve kemerlerimizi bağlamamızı söylemişti. Çok kısa bir süre sonra da hostes gelmiş ve kemerlerimizi kontrol etmişti. Ben camdan kenarda oturuyordum, bir yandan da Savaşın elini sıkı sıkı tutuyordum.

Uçak yavaş yavaş havalanmaya başladı, korkum gitmişti. Bir yandan Savaşın elini tutarken diğer yandan tabiri caizse eğer cama yapışmıştım. Şehir yavaş yavaş kayıp gidiyor, yeni apartmanlar, sokaklar görüyordum. Gittikçe yükseldik artık onlar küçük birer karıncadan farksızlardı. Biraz daha yükselince artık bulutların içindeydik, kocaman pamuk şeker gibi gözüküyorlardı. Bir kaç dakika daha merakla gökyüzünü izledim, zaten hava kararmıştı, bulutlar griydi sonra arkama yaslandım ve uçuşun tadını çıkardım.

Yarım saat falan geçmişti, hostes gelmiş kahve, çay falan vermiş sonra gitmişti. Hafifçe ayağa kalktım, Okyanus ve Burak uyumuştu, annem ve Efsun hanımda. Yanımızda ki sıraya baktım Uraz ve Açelyaya, Açelya kafasını Uraz'ın omzuna koymuş hiç bir şeyden habersiz ikisi de uyuyordu. Savaşı dürtükledim kafasını çevirdi ve onları gördü. Cebimden telefonumu çıkardım ve fotoğraflarını çektim. Sonra yerime geri oturdum.

2 saatlik bir yolumuz kalmıştı. Kafamı Savaşın omzuna koydum, uyku beni kollarına almaya başlamıştı bile.

Adımı duymaya başladım derinlerden, sesler netleşmeye başlamıştı.

"Sahra, hadi uyan güzelim, ineceğiz birazdan."  Savaşın gülümseyen yüzü ve daha da uykumu getirecek derece de güzel olan sesiyle açtım gözlerimi.

"Tamam." dedim esnerken. Hava kararmıştı, hatta muhtemelen geceydi. Hostes geldi ve tekrardan kemerlerimizi taktık. Yavaş yavaş inmeye başladık.

ASTESYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin