Şarkıyı muhtemel bir ihtimalle dinlemeyeceksiniz ama bu çoookk sevdiğim şarkıyı buraya hatıra niyetine bırakıp, sizi bölümün heyecanlı kollarına emanet edip bölüme geçiyorum^^
🖤
2 GÜN SONRA
Sabah gözlerimi zorlukla ayırıp esnedim. Uykum yoktu ama kalkasımda yoktu yani.
Uyumak benim için bir terapi gibiydi. Birde kitap okumak. Burada neyse ki kitap okuma imkanı bize sonsuz bir şekilde sunuluyordu. Dün William Shakespeare'ın kaleminden çıkan "Romeo ve Juliet" kitabını almıştım ama başlamak nasip olmamıştı. Aslında sonunu hepimiz bilmemize rağmen bu kitabı büyük bir tutkuyla okunmaya devam ediyorduk. İşte dediğim destan olan kavuşulmayan büyük aşk.
Zorlukla yataktan ayaklarımı aşağıya sarkıttım ve Ayaklarımı sürükleyerek banyoya gittim dün banyo yaptığım için bugün etme gereksinim duymadım. Bir kaç kez yüzümü soğuk suyla yıkamış ardından da durulamıştım.
Kasım ayında olduğumuz ve ne kadar dışarı çıkmasak da okul soğuk olduğu için üzerime siyah üzerinde gümüş rengi yazılar olan sweat'imi giyip altına siyah dar paça pantolonumu giymiş, ayakkabı ise beyaz bağçıkları ve yine beyaz topuğu olan siyah bir bot giymiştim.
Okyanus ise lila bir kazak, altına ise beyaz dar çapa bir kot giymiş, ayakkabı olarak ise beyaz botlarını giymişti.
Hazırlandıktan sonra yemekhaneye gittik kahvaltılıklarımızı alıp, Savaş, Uraz ve Burak'ın yanına oturduk. Bu gün kahvaltıda kızarmış ekmek, haşlanmış yumurta, peynir, zeytin, domates-salatalık ve çay vardı buranın yemeklerine tek kelimeyle bayılıyordum.
"Bugün nasıl bir entrika yaşayacağız acaba?" dedi Uraz sırıtırken.
"Umarım bugün bir şey yaşamayız."
"Sahraya katılıyorum yeter sanki bu kadar şey." diye karşılık verdi Savaş.
Sonra güldük ve sessizce yemeklerimizi yemeğe başladık. Sanırım bu hayattaki en büyük şansımı bu güzel kişilerle karşılaşmak için kullanmıştım. Hayatın beni nereye sürüklediğini bilmesem de onlar istediği sürece onları asla bırakmaya niyetim yoktu. Ya hep beraber.... ya hiç. İçimdeki anlamsız isteği bastıramayarak bunları kelimelere döktüm.
"Bir birimizi hiç bırakmalayım olur mu?" dedim ve durdum bana anlamaz gözlerle bakıyorlardı sonra tekrar konuştum, "Ya hep beraber.... ya hiç." dedim kendinden emin bir ses tonuyla.
Hepsi munzurca gülümsediler ve beni tekrar ettiler.
"Ya hep beraber... ya hiç."
Ve sonra tekrar yemeklerimize döndük.
********
Okul bitmişti ve bizde odamıza çekilmiştik ama 1,2 saat sonra bahçede toplanmamızı söylemişti hoca ama pek anlamamıştık, kurcalamamaya karar verdik sonuçta elinde sonunda kokusu çıkacaktı.
Yatağıma yatmış kitap okurken kapı tık tıklandı.
"Okyanus! kapıya bak!" Cevap gelmeyince Okyanusun banyoya girdiği yeni aklıma gelmişti. Oflayarak kapıya gittim. Fazla üşengeçtim galiba.
"Efendim." diyerek kapıyı açtım. Karşımda Savaşı görmeyi beklemiyordum ve elindeki bir buket papatya buketini de.
Savaş beni elimden tutu ve etrafımda bir tur döndürdü.