10. Beni yine unuttunuz

11.1K 857 411
                                    

"Jungmin ve Sooyoung, koşmayın."

Yanında abileriyle yürürken arkadaşıyla koşan oğlunun peşinden bağırmayı ihmal etmiyordu. Hafta sonu havanın güzelliğine aldanıp dışarı çıkmışlardı.

"Ah, onlar hiç söz dinlemiyorlar. Özellikle Sooyoung asla bizi dinlemiyor."

"Beni dinliyor, seni dinlemiyor Jin."

Jin, eşine göz devirip kolunu Jimin'in omzuna attı. Bugün morali bozuktu, arkadaşlarını tanıyorlardı. Jungkook döndüğünden beri böyleydi.

"Suratını asıp durma. Uygun bir zamanda söylersin."

"Hayır," dedi kafasını iki yana sallayarak. "Belki hayatında biri var, düzenini bozamam."

"Park Jimin, ona söylemek zorundasın. Bunu bilmeli, en azından bilmeli."

20 dakikalık konuşmanın ardından sonunda Jimin tamamen ikna olmuş ve cesaretlenmişti. Öyle ki şu an Jungkook'un telefonu açmasını bekliyordu.

"Jungkook, hemen konuşmalıyız."

"İyi misin, Jungmin'e mi bir şey oldu?"

Endişeli sesi midesinin kasılmasına neden olurken hafifçe gülümsedi. İtiraf etmeliydi ki bu hoşuna gitmişti.

"Hayır, sana önemli bir şey söyleyeceğim. Atacağım konuma gel."

Sonrasında telefonu kapatarak yakınlardaki bir yerin adresini atmıştı. SeokJin ve Namjoon'un destekleyici bakışları ona daha fazla cesaret verirken kafasını salladı. Bugün ona bir oğlu olduğunu söyleyecekti.

Kafede oturmuş onların gelmesini bekliyordu. Fala gergindi. Gelen kişilere gözlerini kısarak baktı. Jungkook'un yanındaki kız ona oldukça tanıdık geliyordu. Bir anda tanımasıyla ayağa kalktı ve kendisine kocaman gülümseyen kıza kollarını açtı.

"Aman tanrım, Jimin! Hiç değişmemişsin."

"Sen de hiç değişmemişsin, eskisi gibi hala güzelsin."

İkilinin sarılmasının bitmesini beklerken gözlerini devirdi Jungkook. Kardeşi ve Jimin bir araya gelince onu hep unuturlardı.

"Hey, beni yine unuttunuz."

Jungkook'un yakınmasıyla ayrılan ikili masaya yerleşmişti. Ayrıca Jimin, Jungkook'un ne dediğini fark etmişti. Eskiden bahsediyordu, her şeyin güzel olduğu zamanlardan.

"Tam bir civciv olmuşsun, Jungkook haklıymış."

Ne yani, Jungkook kardeşine Jimin'den mi bahsetmişti?

"Soo Jung, susmaya ne dersin?"

Genç kız gözlerini devirip büyük bir hayranlıkla Jimin'e bakmaya devam etti. Küçükken de Jimin'e hayrandı.

"Merak ediyorum da karın kasların hâlâ duruyor mu?"

Genç kızın yersiz sorusu Jimin'i güldürürken Jungkook sinirle soluyordu. Onun gelmesine izin vermemeliydi.

"Soo Jung, kapa çeneni!"

"Ne o? Hâlâ mı kıskanıyorsun? Adamım o artık senin bile değil. Bırakta keyfini çıkaralım."

Kardeşinin dublaj yapar gibi konuşmasına normalde olsa gülecekken söylediği şeyin ağırlığı düşmüştü kalbine. Haklıydı. Bir zamanlar her şeyden çok sevdiği Park Jimin'i artık onun değildi.

"Küçük Jeon üzüldü. Her neyse, siz konuşun ben buralardayım."

Jimin'in yanağından makas alıp kimsenin bir şey demesine fırsat vermeden kalktığında Jungkook dişlerini sıktı. Kardeşi onu deli ediyordu.

"Önemli bir şey olduğunu söylemiştin? Jungmin nerede?"

Jimin dikkatini sadece ona vermeye çalışarak boğazını temizledi. Buraya büyük cesaretle gelmişti ancak şimdi neredeydi o cesareti?

"Jin hyunga bıraktım."

"Onları özledim."

"Onlar da seni özledi."

"Geldiğimden haberleri var yani?" Jimin'in onlara kendisinden bahsettiğinden emindi. Emin olmasa bile mesaj da kendi adını görmüştü. Bu da emin olması için başka bir sebepti.

"Evet, ben söyledim."

Ortama çöken sessizlik Jimin'i tedirgin ederken Jungkook git gide meraklanıyordu. Söyleyeceği şey aklını karıştırıp duran konuyla ilgili olabilir miydi?

"Jimin, ne olduğunu söyleyecek misin?"

Gerginliği artarken kafasını sallamakla yetindi. Onaylıyordu ancak hala susuyordu. Jungkook, sinirleri bozulurken karşısındaki çocuğa yaklaştı biraz. Jimin ise şimdi onun gözlerine takılı kalmıştı. Jungkook'un hiç gitmemiş olmasını diledi. Her şeyin eskiye dönmüş olmasını diledi ama olan olmuştu.

"Jungmin..." Ağzından fısıltı gibi çıkan kelimeyle devamını getiremeden Jungkook'un telefonu çalmıştı.

"Ah, pardon."

Kulağını götürdüğünde saniyeler sonra telaşla ayağa kalkmıştı. Kafeden hızla çıkarken ne olduğunu merak eden Jimin de içtiği kahvenin parasını masaya bırakıp onun peşine takılmıştı. Jungkook'un değişen yüz ifadeleri onu korkutmuştu.

Telaşlı genç ile birlikte arabasına bindiği sırada Jungkook saniyelik ona bakmış fakat bir şey demeden son hızda sürmüştü arabayı.

"Ne oldu? Nereye gidiyoruz?"

"Soo Jung... Soo Jung'a araba çarpmış."

________________

Soo Jung'ı çok sevdim (*^3^)/~♡

Soo Jung'ı çok sevdim (*^3^)/~♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~Maria'

I Want To Be His Dad // KookMin ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin