16. Söz veriyorum, sizi hiç bırakmayacağım

11.8K 839 291
                                    

Jimin dudaklarını dişleyip oradan oraya gidiyor kendisine seslenen oğlunu bile duymuyordu. Jungmin sonunda sinirlenmiş ve minik adımlarıyla babasının önünde dikilip ellerini beline koyarak babasına kızgın bakışlar atmaya başlamıştı.

"Baba, seni çağırıyorum. Neden bana cevap vermiyorsun?"

"Üzgünüm, bebeğim. Kafam çok dağınık, duymadım."

"Ne oldu?" Yaklaşıp babasının elini tutmuş ve gözlerini kocaman açarak ona bakmıştı. "Bana anlatabilirsin, Jiminie."

"Jiminie mi?"

"Evet." Kocaman kıkırdayarak babasının dizilerine sarıldı. "Seok Jin hyung sana böyle diyordu."

Jimin cevap vereceği sırada kapı sesi yankılanmıştı evde. Hızlıca Jungmin'i odasına gönderip kapısını örtmüş ve geldiğine emin olduğu Jungkook'u içeri almak adına kapı kolunu indirmişti. Jungmin'i odasına gönderme sebebi eğer Jungkook ile aralarında tartışma olursa onun görmemesi içindi. Dün itirafı yaptıktan sonra Jungkook bir şey demeden çıkıp gitmişti. Jimin, onu istemeyeceğinden korkuyordu. Jungkook ile birlikte mutlu bir şekilde büyütmek istiyordu oğullarını.

"Jungmin nerede?"

Merhaba bile demeden direkt Jungmin'i sormuştu. Jimin, içinde yeşeren umutlarına engel olamamıştı. Tıpkı yüzündeki gülümsemeye olamadığı gibi.

"Odasında."

"Yanına gidebilir miyim?"

"Tabi ki." Dedi Jimin hayretler içerisinde. "Jungkook, izin istemene gerek yok. O senin de... her neyse, git sen."

Diyeceklerini yutmuş Jungkook'a izin vermişti. Elinde yine koca bir paket vardı. Oğullarına hediye alması hoşuna gidiyordu fakat Jungmin'i böyle şımartmamalıydı. Salona geçtikten saniyeler sonra Jungmin'in sevinç nidalarını ve gülme seslerini duyarak yüzündeki gülümsemeyi büyüttü.

Birkaç dakika sonra da yanına Jungkook gelmişti. Gergindi o da. Fakat bunu belli etmemek adına uğraşıyordu. Bir yandan mutluydu da. Bu tatlı çocuk Jimin ile ikisinindi.

"Jimin." Yanına oturdu ve  mırıldanarak ellerini tuttu. "Bana her şeyi baştan anlat."

Sözlerine başlamadan önce derin bir nefes aldı, Jimin. Daha sonra elini tutan elleri baş parmağı ile hafifçe okşadı.

"Sen gitmeden önce birlikte olduğumuzu hatırlıyorsun, değil mi?" Jungkook'un kafasını sallamasıyla devam etti. "Sen gittikten günler sonra midem bulanmaya başladı. Önce midemi üşüttüğümü düşündüm. Fakat ileriki günlerde bulanmalar artınca doktora gittim. Birkaç test yaptı ve b-bana hamile olduğumu söyledi."

Dolan gözlerini yumdu ve titrek sesinin düzelmesi için bekledi. O zamanlar kötü bir psikoloji içerisindeydi. Jungkook yoktu, ailesi yoktu. Yanında ona destek olacak kimsesi yoktu. Sadece hyungları vardı fakat Jimin'in farklı bir desteğe ihtiyacı vardı. Bunun için de Jungkook'a kızmıyordu. Jimin'in hamile olduğunu bilseydi geri dönerdi, emindi. Ancak Jimin cesaret edip söyleyememişti.

"Sonrasında bunu aileme söyledim. Onlardan saklayamazdım, birlikte yaşıyorduk ve karnım her geçen gün büyüyordu."

"Ailene söylediğinde ne oldu?" Merakla sordu Jungkook.

"Beni kapı dışarı ettiler."

Jungkook'un içini kaplayan suçluluk duygusu bir türlü geçmiyordu. Canından çok sevdiği adamın kötü zamanlarında yanına olamamıştı.

"Özür dilerim."

"Hayır, sakın özür dileme." Anında kesti Jungkook'un sözünü. "Senin bir suçun yok. Sen, kendin için iyi olanı yaptın. Hep hayalindi farklı bir ülkede okumak."

Hayretle Jimin'e baktı. O zamanlar bencillik yapmıştı, biliyordu. Fakat sonrasında Jimin'in melek kadar iyi kalbi olduğunu hatırlayıp hafifçe gülümsedi. Ona acı çektirmesine rağmen kendisine hala böylesine güzel bakabiliyordu. Hala sevebiliyordu.

"Bilseydim gerçekten gitmezdim. Sana çok acı çektirdim. Biliyorum, beni affetmezs-"

"Affederim," demişti hızlıca. Çünkü affederdi. Çünkü, "Sana hala aşığım, Jungkook." Jimin karşısındaki bedene hala aşıktı. Ne kadar kırgın olsa da hala aşıktı.

"Ben de... Ben de sana aşığım, Jimin." Yaklaşıp alnına dudaklarını bastırdı. "Söz veriyorum, sizi hiç bırakmayacağım."

"Bırakma."

Jimin'in akan gözyaşını silip sulu gözlere öpücük kondurdu. Sarışından içini ısıtan bir gülümseme kazanmıştı.

"Jimin." Beynini yeyip bitiren soruyu soracaktı. "Bana neden yalan söyledin?"

"Korktum, Jungkook. Amacım sizi ayırmak değildi. Sadece gerçeği söylersem geri gideceğinden, onu istemeyeceğinden korktum."

"İkimizden olan bir şeyi nasıl istemem ki."

"Jungkook..." Hafifçe dikleşti yerinde elleri hala diğerinin elleri arasındayken. "İstersen test yapabiliriz. Yani, Jungmin'in senden olduğuna inanmıyorsan."

Kaşlarını çattı uzun boylu. Ona ilk söylediğinde inanmış, aklına başka bir ihtimal dahi getirmemişti.

"Saçmalama Jimin." Sonrasında gülümseyerek gözleriyle koridoru gösterdi. "Hem baksana bana çok benziyor."

"Evet." Gülerek kafasını salladı. "Sana gerçekten çok benziyor."

"Baba?"

Oğullarının sesini duyan ikili kapının eşiğinden kendilerini izleyen çocuğa bakarak gülümsemişlerdi. Jimin tek elini kaldırıp oğlunun girmesinin ardından saçlarına öpücük kondurdu. Jungkook ise yüzündeki mutluluk ile izliyordu.

________________

Birazdan yeni bir Jikook fici yayımlayacağım twitter temalı ve eğlenceli olacak umarım onu da seversiniz (〃゚3゚〃)

Birazdan yeni bir Jikook fici yayımlayacağım twitter temalı ve eğlenceli olacak umarım onu da seversiniz (〃゚3゚〃)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~Maria'

I Want To Be His Dad // KookMin ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin