19. Bırak da rahatça sevebileyim seni

10.1K 737 342
                                    

"Taehyung, elini dudaklarına koy ve davetkâr bakışlar at."

"Hey, seks dergisi için poz vermiyorum ben burada."

Jimin, kenardaki koltuklardan birine oturmuş fotoğraf çekimi yapanları izliyordu. Geçenlerde ismini öğrendiği fotoğrafçı Yoongi, yeni koleksiyonlar için çekim yaparken model Taehyung da ona poz veriyordu.

"Sadece dediğimi yap."

Taehyung göz devirerek Yoongi'nin istediğini yaptı. Kolundaki saatin daha iyi dikkat çekmesini sağlamak için parmaklarını dudaklarına koyup fazlasıyla davetkâr bakışlarla kameranın merceğine baktı. Yoongi karşısında poz veren adamın çekici duruşuna bakakalmışken fark etmeden yutkunmuş ve işine devam etmişti.

"Jimin?"

Adını duymasıyla arkasındaki adama gülümseyerek ayağa kalktı. Jungkook dışarıda işleri olduğu için çıkmıştı ve o da hızlıca yapması gerekenleri yapıp sıkıldığı için buraya gelmişti.

"Hoş geldiniz, Bay Jeon."

"Ne arıyorsun burada?"

"Tüm işler bitti." Yürüyen adamı takip etti. "Ben de biraz onları izlemek istedim. Çok eğlenceliler."

"Hm," diyerek girdikleri odanın kapısına yaslamıştı kendisinden kısa olanı. "Ben daha eğlenceliyim."

"Hm," onu taklit ederek kollarını boynuna doladı. "Sen daha eğlencelisin."

Jimin, sevgilisinin yanağına öpücük kondurup kolları arasından kaçmış ve masasına oturmuştu. Jungkook da kaçmasına göz devirip masasına geçmişti. O anda duyulan kapı sesi ve Jungkook'un girmesi için komut vermesiyle görevlinin elinden tutan Jungmin girdi.

"Bebeğim, bir sorun mu var?"

"Hayır, Bay Park. Sadece sizi çok özlediğini söyledi. Ağlamak üzere olduğu için buraya getirdim."

Jimin'in teşekkür etmesi sonucu görevli gitmiş ve Jungmin babasının kolları arasına girmişti. Jimin, oğlunun saçlarını okşayıp yanaklarını öpüyordu. Jungkook ise sadece uzaktan onları izliyor ve hafiften gülümsüyordu. Jimin bunu fark ettiğinde yavaşça geri çekildi, gözleriyle Jungkook'u gösterdi. Jungmin, demek istediğini anlayıp koşarak diğer babasının dizlerine sarılmıştı.

"Babacığım!"

Jungkook kocaman gülümseyerek oğlunu kucağına oturtmuş ve tombul yanaklarına öpücükler bırakmıştı.

"Jungmin," demişti dikkati üzerine çekmek isteyen Jimin. "Hem gelmek için ısrar ediyorsun, hem de geldiğinde durmak istemiyorsun."

"Sizinle kalmak istiyorum."

Jungkook'un omzuna başını koyup gözlerini kapatmış ve bir eliyle de babasının gömleğini tutmuştu. Uyuyacağını anlayan Jungkook, Jimin'e kapıyı göstermiş ve ayağa kalkmıştı.

"Jungmin'in uykusu gelmiş. Çıkalım artık, saat zaten geç oldu."

Jimin de onu dinleyerek hızlıca toparlanmış ve ayağa kalkmıştı. Çıkmadan önce hala Jungkook'un kucağında uyuyan oğluna bakış attı.

"Jungkook, Jungmin'i ben alsam daha iyi olacak. Birilerinin yanlış an-"

"Bunun neyini yanlış anlayabilirler? Jungmin bizim oğlumuz. Sen de benim aşkımsın ve yakında eşim olacaksın."

"Öyle ama kimse bunu bilmiyor. Aramızda geçenlerden haberleri yok. Ben insanların gözünde sonradan gelmiş ve patronunu ayartmış biri olarak gözükmek istemiyorum."

Derin bir nefes aldı, Jungkook. Kızmıştı. Son söylediklerine gerçekten çok kızmıştı. Dikkatlice oğlunu diğerine verdi.

"Otoparkta bekliyorum."

Sertçe söyleyip yüzüne bakmadan çıktıktan sonra Jimin gözlerini yumdu. Ama kendine göre haklıydı. Jungkook ise hiçbir şeyin gizli kalmasını istemiyordu. Jungkook gittikten birkaç dakika sonra Jimin de çıkmış ve iş arkadaşlarına selam vere vere binmişti asansöre. En alt kata vardığında otoparka yönelerek tanıdığı arabayı buldu. Arka kapıyı açarak oğlunu yatırdıktan sonra kendisi de binmişti. Jungkook parmaklarıyla direksiyonda ritim tutuyor ve Jimin'e bakmıyordu bile. Hızlıca arabayı çalıştırıp en kısa sürede eve gelmişlerdi. Jimin, yol boyunca susmanın daha iyi olacağını düşünüp ağzını açmamıştı. Tartışmak istemiyordu.

Jungkook, kucağındaki Jungmin ile üst kata çıkarken Jimin sakin nefesler aldı arkasından. Ardından mutfağa geçti yemek yapmak için. Aslında gidip üzerini değiştirmeyi düşünüyordu ancak Jungkook'un sinirli olduğunu biliyor ve olabildiğince ondan kaçmaya çalışıyordu.

Tamamen her şey hazır olduğunda yemeğin altını kapatıp çıktı mutfaktan. Şimdi odaya gidip üzerini değiştirebilirdi. Ancak Jungkook'u odada gözleri kapalı uzanmış görünce duraksadı. Salonda olmasını beklemişti. Üzerindeki takım elbiseden kurtulmak adına eşofman takımlarını aldı. Odadan çıkacakken sevgilisinin sesini duymuştu.

"Kimsenin öyle düşünmesine izin vermem."

Jimin nefesini bırakarak elindekileri kenara koymuş ve sevgilisinin yanına uzanmıştı. Anında bedenine sarılan kollarla boynuna öpücük bıraktı.

"İnsanların düşüncelerine yön veremeyiz, Jungkook. İstesek de istemesek de kendilerine göre bu böyle. Ve görünen şey ise, beni-"

"Jimin, kendinle ilgili öyle şeyler duymak istemiyorum." Öptü sarı saçları. "Ve onların ne düşündüğü de umrumda değil, senin de olmasın." Boynunu da öptü sarışının. "Sadece sen ve oğlumuz önemli benim için. İnsanların ne düşündükleri değil." Gözlerine baktı ve son kez dudağının kenarını öptü. "Bırak da rahatça sevebileyim seni."

Pes etmişlikle kafasını salladı. Jungkook'un öpücükleri iyi gelmişti ona. Gülümseyerek yataktan kalktı ve üzerindekileri çıkarmaya başladı. Artık ondan utanmıyordu. Birlikte yaşamaya başlayalı günler olmuştu ve aralarında özel anlar bile geçmişti. Tabi bunlar olurken Jungmin odasında uyuyordu.

"Yoksa düşündüğüm şey mi?"

Jungkook büyük hevesle sorduğunda diğeri gülerek ona kravatını atmıştı. Ardından çıkardığı kıyafetlerin yerine rahat eşofmanlarını giydi.

"Hadi," sevgilisinin elinden tutup zor da olsa yataktan kaldırdı. "Yemek hazır."

________________

Buraya bir şey yazacaktım ama unuttum 😔

Buraya bir şey yazacaktım ama unuttum 😔

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~Maria'

I Want To Be His Dad // KookMin ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin