13. Yarım bıraktığım hikayemizi tamamlamak için bir şansım daha var mı?

11K 857 358
                                    

"İşte böyle oldu, hyung."

"Her şeyi anlatmanın vakti geldi de geçiyor, Jimin."

Jimin, Jin'e olan her şeyi anlatmıştı. Biraz daha konuşmuş ve şirkete gelmesiyle kapatmıştı telefonu. Taksiye parayı verip uyuklayan oğlunu kucağına alarak indi taksiden. Sabah sabah böyle süründürmek hoşuna gitmese de Jungmin'i getirmek zorundaydı.

"Hoş geldin, Jimin."

"Selam, Mina. Nasılsın?"

"Hey, ne yapıyorsunuz?" Nereden çıktığını anlamadıkları Taehyung arkalarından yaklaşarak elini Jimin'in omzuna koymuştu. Geçen günlerde samimiyetleri arttığı için bu küçük temastan rahatsız olamamıştı.

"Jungmin uyumuş sanırım."

"Onu bu şekilde getirmek hiç hoşuma gitmiyor ama başka çarem yok."

Konuşan ikiliyi araya girerek böldü Taehyung. "Ablamın kızına bakan biri var. Gerçekten iyi bir kadın, istersen onunla konuşabilirim."

"Gerek yok, Taehyung. Ben birini bulurum."

Jungkook'un sesini duyduklarında Mina selam vererek işinin başına dönerken Taehyung elini Jimin'in omzundan çekmişti.

"Günaydın, Bay Jeon."

"Günaydın, Jimin."

Taehyung el sallayarak yanlarından ayrılırken Jimin, Jungkook da gezdirdi gözlerini. Gözleri yorgun bakıyordu. Bir de bugün toplantısı olduğunu hatırladı, daha çok yorulacaktı.

"Jungmin'i bırakıp geliyorum, efendim."

"Onu da getir."

Kaşlarını çatarak giden bedeni takip etti. Normalde itiraz ederdi çünkü o işini yapmak için geliyordu. Oğlu için farklı bir şekilde anlaşmışlardı ancak bugün huysuz görünüyordu. Ona bulaşmak istemedi.

Odaya çıktıklarında hızlıca oğlunu koltuğa yatırıp üzerini ceketi ile örtmüş ve Jungkook'a programını açıklamıştı. Ancak Jungkook vücuduna bakmaktan aklını toparlayamıyor ve dediklerini algılayamıyordu.

"Bir kere daha anlatır mısın?"

"Bay Jeon, bu 3 olacak. Lütfen düzgünce dinleyin."

Jungkook hafiften kendisini azarlayan bedene sırıttı. Az önce istediği kahvesinden bir yudum alarak yerinde dikleşti ve bu sefer gerçekten dinlemeye başladı. Bugün 2 toplantısı vardı. İkisi de basit toplantılardı, onlar bittikten sonra erken çıkabilirdi. Belki Jimin'e yemek yemeyi teklif bile ederdi.

"Toplantınıza sadece 1 saat var. İsterseniz bu sürede dinlenin, yorgun görünüyorsunuz."

"Jimin." Ona seslenmiş ve tepkisini ölçmek ister gibi dikkatlice yüzüne bakmıştı. "Bana masaj yapar mısın?"

"Tabi," diyerek ikiletmeden ayağa kalktı Jimin. Bir anlığına karşısında eski mızmız Jungkook'u görmüştü. Hala ona kıyamıyordu. "Yaparım."

Ardından yerinden kalkmış ve Jungkook'un arkasına geçerek parmaklarını omuzlarına yerleştirmişti. Parmaklarını vücuduna temas ettiği an rahatlayarak gözlerini kapattı. Aynı şekilde Jimin'in de gözleri kapalıydı. Aradan ne kadar geçerse geçsin birbirlerinin üzerinde olan etkileri hala fazlaydı.

"Nasıldı gittiğin yer? Neler yaptın orada?"

Ne kadar içinde tutmak istese de yapamamış soruvermişti birden. Duyduğu sorular ile gözlerini açtı Jungkook. Daha sonra parmakları istemsizce Jimin'in ellerine gitmişti. Temas eden eller sayesinde Jimin'in hareket eden parmakları durmuş onun da gözleri açılmıştı.

"Ben senin sorularına cevap verirsem sen de bana cevap verir misin?"

"Ne soracaksın?"

"Basit bir soru sadece."

"O halde sor." Konuştukça rahatladığını hissediyordu Jimin. Bu denli rahat olmayalı uzun zaman olmuştu. "Dürüstçe cevaplayacağım."

"Önce cevap vereyim. Orası güzeldi, güzeldi ama bir şeyler eksikti."

"Ne o?" Demişti merakla.

"Beni mutlu edecek hiçbir şey yoktu. Sen yoktun, Jimin." Ellerini bırakmadan ayağa kalkmış ve gözlerinin içine bakmıştı. "Gittiğim için çok pişmandım, o uçağa bindikten sonra çok pişman oldum. Ama yapacak bir şeyim yoktu, geri dönemezdim."

"Dönebilirdin, Jungkook. Eğer benden dolayı böyle diyorsan ben seni kabul ederdim."

"Her neyse şimdi sen bana cevap ver." Jimin'in kafa sallamasıyla devam etti. "Yarım bıraktığım hikayemizi tamamlamak için bir şansımız daha var mı?"

Birbirlerine öyle odaklanmışlardı ki nefes seslerini bile duymuyorlardı. Jimin çok istiyordu. Her şeyin eskiye dönmesini çok istiyordu. Ama biraz ilerilerindeki koltukta uyuyan çocuk varken biraz zor gibiydi. Jimin gerçeği söylemeyi de istiyordu ancak Jungkook kabul edecek miydi?

"Jungkook..." Sustu. Dolan gözleri görüntüyü bulanık gösterse de şu an onları silecek durumda değildi. Hem zaten hala delicesine sevdiği adam ellerini tutarken bunu bozmak istemiyordu. "B-bana zaman ver."

Zamana ihtiyacı yoktu aslında. Bir şansı hak ediyordu, Jungkook. Onu mutlu ettiği zamanlar adına hak ediyordu ikinci şansı. Fakat daha tüm gerçeği ona anlatamamışken her şeyi daha da zorlaştıramazdı. Öncelikle Jungmin'i açıklamalıydı.

"En azından 'hayır' demedin. Verelim bakalım istediğin zamanı."

________________

Az önce attığım bölüme bakmayı unutmayın 😙 Ayrıca başlık çok uzundu idöxşdlcpödic

Aşağıdaki momentı çok seviyorum bu arada 🤡

Aşağıdaki momentı çok seviyorum bu arada 🤡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~Maria'

I Want To Be His Dad // KookMin ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin