"Aptal mısın sen? Neden dikkat etmiyorsun ki? Delireceğim."
Jungkook'un sinirle bir sağa bir sola gitmesine göz devirdi Jimin. Kardeşi zaten kırık ayağıyla hasta yatağında yatarken böyle üzerine gitmemeliydi.
"Jungkook, olan oldu. Biraz sakin olmayı dener misin?"
Jimin'in önünde dikilmesiyle bakışlarını ona çevirdi. Güzel yüzünü incelediği sırada gözü kolyesine kaymıştı. İnce bir zincire geçirilmiş yüzük ve Jungkook bunun lisede taktıkları çift yüzüğü olduğuna yemin edebilirdi. Jimin neye baktığını fark ettiğinde hızla dışarı çıkmış olan kolyeyi tişörtünü içine sokmuş ve inanmasını umarak küçük bir açıklamada bulunmuştu.
"Evlilik yüzüğüm."
Jungkook inanmadı, inanamazdı. Çünkü o yüzüğün ikisinin yüzüğü olduğuna emindi. Jungkook da hala saklıyordu. Atmaya asla kıyamazdı ki atmak aklının ucundan bile geçmemişti.
Jimin gergince bakışlarını yatakta yatan kıza çevirip gülümsedi. Jungkook gittikten sonra ikisinde de olan yüzüğü parmağından çıkarıp boynuna takmıştı. Yıllardır boynunda asılı olan bu kolyeyi hiçbir zaman tişörtün dışına çıkarmamıştı. Bugün dalgınlığına gelmiş olmalıydı. Ve Jungkook'un inanmasını ummaktan başka çare yoktu.
"Gidelim artık."
"Baş belası," diye mırıldanarak kardeşini yataktan kaldırıp odadan çıktılar. Jungkook hastane masraflarını hallederken Jimin, Soo Jung'a destek olmak için koluna girmişti.
"Gidebiliriz."
Jungkook'un da gelmesiyle hastaneden çıkıp arabaya doğru yürüdüler. Kız kardeşini yerleştiren Jungkook hala bekleyen sarışına döndü.
"Neyi bekliyorsun?"
"Siz gidin, ben taksiyle dönerim."
"Bin şu arabaya." Jimin'in bir şey demesine izin vermeden kolundan tutup ön kapıyı açmıştı.
"Nazik olsana, hayvan."
"Soo Jung!"
Jungkook'un uyarıcı sesiyle Soo Jung önünde oturan Jimin'e yaklaşmıştı. "Çok kaba, sen buna nasıl katlandın?"
"Önceden böyle değildi."
Jungkook ve Jimin'in bakışları kesiştiğinde Soo Jung çaktırmadan sırıttı. Amacı iki aşığı yeniden bir araya getirmekti ve bunun için elinden ne geliyorsa yapmaya yemin etmişti.
Bakışmaya devam eden ikiliden ilk kendine gelen Jimin olmuştu. Onun etkisine kapılmamalıydı. Kendisine, aklına, kalbine sahip çıkmalıydı.
Evine giden yolu tarif ederek geçen yolları izledi. Kimse konuşmamış, herkes sessizliğini korumuştu. Evin önüne geldiğinde Jungkook yolları iyice aklında tuttu. Belki bir gün buraya gelirdi.
"Teşekkür ederim ve tekrar geçmiş olsun."
Soo Jung yaklaşıp Jimin'in yanağını öptüğünde Jungkook dilini yanağında gezdirdi. Kız kardeşini boğmak istemesi normal miydi?
"Soo Jung, hareketlerine dikkat et."
Jimin arabadan indiği sırada Jungmin bağırarak babasına doğru koşturmuştu. "Baba!"
"Aşkım.." diyerek kollarını açıp dizleri üzerine çöktü. Görmediği kısa zamanda bile özlemişti oğlunu. "Seni çok özledim, bebeğim."
"Ben de seni özledim, babacığım."
"İnanmıyorum, senin oğlun mu?"
Genç kız şaşkınlık içinde arabadan zor da olsa inmiş, bir karış açık ağzıyla sarılan ikiliye bakıyordu. Bunu asla tahmin edemezdi.
"Jungmin, kendini tanıt bebeğim."
"Merhaba, benim adım Jungmin."
Önünde duran tombul yanaklıya baktı. Kendisine uzatılan minik el ve yarım yamalak telaffuz ettiği kelimelere güldü. Ayağından dolayı yere çömelemediği için hafifçe belini kırarak öne eğildi. Önündeki minik tombul eli tuttu.
"Merhaba, tatlım. Benim adım da Soo Jung."
"Çok güzelsin, Soo Jung."
Onları dinleyen herkesin gözleri kocaman olmuştu. Namjoon ve Seok Jin kendi aralarında kıkırdarken arabadan inip yanlarına ulaşan Jungkook gülüyordu. Jimin arkasındaki bedenle gerildiğini hissetti.
"Jungmin, çok ayıp."
"Ama baba," diyerek dudaklarını büzdü küçük. "Sen yalan söylemenin kötü bir şey olduğunu söylemiştim."
Küçücük oğlunun ağzından çıkan birkaç kelime Jimin'in kalbine ok gibi saplanmış, canını yakmıştı. Oğluna yalan söylemenin kötü bir şey olduğunu söylerken kendisi kaç gündür sonunu düşünmeden yalanları sıralıyordu.
"Haklı, yalan söylemek kötüdür."
Kulağına fısıldayan adamla nefesini tutup yutkundu. Bu kadar yakınlaşmamalıydı. Etrafında olmak ona iyi gelmiyordu.
"Jimin, bu güzel bebekle oynayabilir miyiz biraz?"
"Tabi," demişti birkaç adım atıp arkasındaki adamdan uzaklaşırken. "Canın çok yanmıyorsa oynayabilirsiniz."
"İyiyim ben."
"Soo Jung, daha sonra oynasanız?"
"Huysuzluk yapma, Jungkook. Jimin, izin verdi işte."
Jimin, göz ucuyla Jungkook'a baktı. Neden sorun çıkardığını anlamamıştı. Jungmin'in elini tutup diğer ikiliye döndü.
"Eve çıkalım isterseniz."
Namjoon'un işleri olduğu için gitmek zorunda olduklarını belirtmiş ve uzun zamandır görmediği arkadaşlarıyla sonra buluşmak için sözleşerek ayrılmışlardı oradan.
"Hadi, gidelim."
Soo Jung, Jimin'in koluna girip onu çekiştirirken Jungkook söylenerek arkalarından ilerliyordu. Bir yandan da mutluydu. Yeniden bir arada olmak ona iyi gelmişti. Yüzündeki gülümseme ile takip etti onları.
________________
Seme Jimin mi, seme Jungkook mu seversiniz?
~Maria'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Want To Be His Dad // KookMin ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Jungkook, sevgilisini geride bırakıp üniversite için başka bir ülkeye gider. Geri döndüğünde ise hiç beklemediği bir şeyle karşılaşır. 2 yaşındaki oğluyla... • • • ∆ Mpreg #1 JiKook [18.04.2021] #1 TaeGi [26.04.2021] #1 Jungkook [03.0...