19. Bölüm
Part 1
Kulaklarımı yalayan soğuk rüzgara rağmen hissettiğim şey sıcaklıktı. Bu sıcaklığı neyin sağladığını bilmiyorum, ayakta durduğumu ve Anderson'ın beni saran sıcak kollarını hissedebiliyorum. Ne yaptğımın ya da ne olduğunun farkında değilim. Anderson'ın söylediklerini algılayamacak kadar da uyuşmuş bir haldeyim. Ne demişti o?
"Beni aşık olduğum kadınla öpüşürken göremezsin. Göremezsin çünkü sen o anın içinde olursun."
Cidden bir şey anlamıyordum. Beynim mi uyuşmuştu yoksa iyice mi aptalaşmıştım?
"Bir şey anlamadım," diye mırıldandım. Sıkıntıyla iç geçirdi.
"Aptalsın," dediğini duydum. Beni bırakmadan yürümeye başladığında mecburen ben de ona eşlik etmeye başladım.
Bir uçurumun kenarına doğru yürüyorduk. Uçurumun ucunda durduğumuzda yere oturdu. Öylece dikilmeye devam ettiğimi fark edince benim de oturmamı sağladı. Yere onun gibi bağdaş kurarak oturduğumda beni yine kendisine çekti.
"İki yıl önce," diye konuşmaya başladı, tane tane konuşuyordu. Acelesi yoktu, anlamam için uğraşıyordu. "Bir turnuvada, seni gördüm. Bir problem vardı galiba, hararetli hararetli biriyle telefonda konuşuyordun."
O turnuvayı hatırlamıştım, yine milli takımlar düzeyinde bir turnuvaydı. Otelde benim adıma yer ayırtılmamış gözüküyordu.
"İşte, seni ilk o zaman gördüm, şımarık bir kız çocuğu gibiydin. Ama o halin itici değildi, aksine farklı bir şeyler vardı. Adını bulmak için o turnuvaya katılan bütün takımların kadrolarına tek tek baktım. Sonra Türkiye'nin kadrosunda buldum seni, adını Google'a yazdığımda seninle ilgili bir sürü şey çıktı. Bütün maçlarını izledim, bütün sosyal hesaplarına günde en 1 kere girip kontrol etmeye başladım."
Duraksadı. "Sence bu turnuvada yan odalarda kalmamız bir tesadüf mü?" Kollarından ayrılıp ona baktım, gülümsedi. Kaşlarımı çatıyor olacağım ki parmağıyla düzeltti.
"İlk gün Ceren kapıyı açtığında ben zaten kapının önündeydim. Bir bahane uyduramamıştım ama size geliyordum. Ceren bahane yarattı benim için."
"Bunca zamandır beni tanıyordun yani?" diye sordum.
"Dışardan biri olarak tanıyordum," diye itiraf etti.
"Niye bu zamana kadar bekledin?" diye sordum.
"Çünkü sen hep bir engel çıkardın, bana adımla bile hitap etmiyorsun ki! Bana adımla hitap etmeni istiyorum."
"Hayır," dedim neden inat ettiğimi bilmeden.
"Senle kavga etmeyi sevmiyorum ama işleri hep zora sokuyorsun."
"Ha, suçlu benim yani?" dedim gülerek. Neye güldüğümü de bilmiyordum, söylediğim şeye mi gülmüştüm yoksa kendi aklımda yarattığım aptal kurgulara mı? Kendimi ne sanmıştım ki? Bir maç için koca bir turnuva oyun oynayacaklarını mı? Kimdim ben, Barack Obama mı? Alt tarafı iyi oynuyordum, transfer olmazsa omazdı. Niye böyle bir girişimde bulunsunlar ki? Hayal gücüm, egom kadar genişti.
Bir şey demeyip ona güldü. Montunun altına iki kişi sığmıştık.
"Niye buraya getirdin bizi?" diye sordum.
"Dolunayı görebileceğimizi bir yere getirmek istedim," dediğinde gülümsedim. "Aşkı göreceğimiz yer mi burası?" diye sordum.
"Burada dünya bizim," dedi. "Her şey ama her şey biz nasıl istiyorsak öyle olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)
FanfictionGörme engelliler yardım amaçlı düzenlenen bu turnuvada hayatımın en büyük korkusuyla 5. kez karşılaşacağımı kim tahmin edebilirdi ki? Bir karar vermem gerekiyordu ve ortada iki büyük seçenek vardı. Ve ben neyi seçeceğimi bilmiyordum. Seçimimin bana...