24 ♣

548 20 5
                                    

Multimedya sırayla Ceren ve Cemre'nin kıyafetleri.

Cemre'den

Gözlerimi yine yağmurlu bir Londra sabahına açtım. Hava her ne kadar kasvetli olsa da ben çok mutluydum.

Yavaşça doğruldum ve kollarımı iki yana açarak esnedim. Ceren hala uyuyordu. Yorganı üstümden atarak yataktan kalktım. Duşa girmeden hemen önce Ceren'i uyandırdım.

Su bedenime değerken Matt'in bana söylediği sözleri hatırladım. "Sen henüz 5 yaşında olan bir yağmur prensesin, şımarık ama tatlı."

Bunları çizgi film izlemek istediğimi söylediğimde söylemişti. Ama sonuçta beraber izlemiş ve kıkır kıkır gülmüştük.

Ve evet,  dün konuşup ona Matt dememde karar kılmıştık. Ve ona ilk kez Matt diye seslendiğimde beni öpmüştü.

Akşam yemeğini orada, salıncağın üstünde, Matt'in aldığı atıştırmalıklarla geçiştirmiştik. Ve evet, her ne kadar imkansız gibi görünse de salıncağa sığmıştık.

Akşam 10 gibi otele döndüğümüzde akşam yemeğini kaçırdığım için Buğra'dan güzel bir azar yemiştim.

Duştan çıktığımda Ceren üzerini değiştirmişti. "Günaydın!"

Gülümsedim. "Günaydın!"

"Hadi aşağı inelim, acıktım."

"Ben de."

*******

Maçtan sonra

Duştan çıktığımda kendimi direk yatağa attım. Tanrım o kadar yorulmuştum ki!

Ama bu son maçımızdı. Bundan sonraki maçlarımız daha farklıydı. Yapılacak kura sonucu çeyrek finalde kiminle karşılacağımız belirlenecekti. Çeyrek final maçları 3 maçlık serilerden oluşuyordu; 2 maç alan kazanmış oluyordu, tabii ilk 2 maçı kazanırsanız son maç iptal ediliyordu. Yarı finalde aynı şekildeydi. 2. Turda bir tek final maçı tek maçtı.

Kazan ya da kaybet.

Turnuvanın ikinci kısmı ilk maçtan final maçına kadar 27 gün sürüyordu. 27. gün yani 1 Eylül final vardı ve tabii ki tek bir kazanan olacaktı.

Derin bir nefes alıp kazananın Türkiye olduğunu düşündüm. Ödül töreninde üçüncü ve ikinci takım ödüllerini almış ve bizim adımız okunuyor. Sahaya çıkıyoruz. O sırada Türk Bayrağı göndere çekiliyor ve salonda İstiklâl Marşı okunuyor. Sonra turnuva başkanı bağış toplamak için uzadıkça uzayan sıkıcı bir konuşma yapıyor. En sonunda şefe bakıp gülümsüyor ve bizi tebrik ediyor. Sonra hepimize tek tek madalyalarımızı takıyor.

"Neye gülüyorsun? "

Ceren banyodan çıkmış, saçlarını tarıyordu. Ne ara geldiğini fark etmemiştim.

"Bir an bizim kazandığımızı düşündüm."

Elindeki tarağı bırakıp bana baktı. "Sence kazanabilir miyiz?"

Yatakta doğrularak oturur pozisyona geldim. Omuz silkip "Neden olmasın," dedim.

"Herkes çok güçlü Cemre."

"Biz de çok güçlüyüz."

Ceren bana baktı. "Max gidebilir."

"Ne?"dedim şaşkınlığıma engel olamayarak. "Nereye? Nasıl?"

"Teknik direktörü ile tartışmış. Kadro dışı kalabilirmiş."

"Ciddi misin?"

Başıyla onayladı.

7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin