7
"Düşünebiliyor musun? Bizi S-E-V-G-İ-L-İ zannetti."
"Eee ne var bunda?"
"Ne demek ne var Ceren?"dedim sinirle.
"Ne var demek işte! Niye bu kadar tepki veriyorsun ki?"
"Çünkü sevgili değiliz."
"Ha sevgili değilsiniz diye bu kadar tepki verdin." dedi Ceren muzip bir şekilde.
"Evet." dedim. Biraz duraksadıktan sonra Ceren'in aslında ne demek istediğini anladım. "Ceren saçmala!" dedim uyarır bir tonda.
"Neyse ne dediniz Irina'ya?"
"Öyle bir şey olmadığını, bizim daha yeni tanıştığımızı ve arkadaş bile sayılmadığımızı söyledim. Sonuç olarak kaç kere konuştuk ki Anderson ile? Arkadaş bile sayılmayız." Ceren haklısın der gibi kaşlarını kaldırdı.
"Anderson ne dedi?"
"Hiçbir şey demedi!"dedim kurutucuyu fişten çekerken. "Öylece dinledi. Ağzını açmadı. İtiraz bile etmedi!"
"Bence bu çocuk senden hoşlanıyor." deyiverdi Ceren bir anda.
"Saçmalama Ceren! Yok öyle bir şey! Biz arkadaş bile değiliz! Hem onun sevgili falan vardır ne bileyim!" Ceren bir anda beni kolumdan tutarak boy aynasının önüne getirdi.
"Bak!" dedi aynadaki yansımamı göstererek. "Gözlerine bak, burnuna, ağzına, yüzüne. Fiziğine bak, boyun uzun hatların düzgün. Yüzün mükemmel. Saçların çok yumuşak ve güzel kokuyor. Kendi kokun da öyle. Her erkeğin isteyeceği türden bir kızsın."
"Erkeğin, annesinin değil." dedim geçmişe atıfta bulunarak. Ceren ise espirime gülmedi ya da onaylamadı. Gözlerini üzerime dikmesi aynadaki yansımama dikkatli bakmama sebep oldu.
"Tamam." dedim teslim olurmuşcasına ellerimi kaldırarak. "Haklı olabilirsin." Ceren'in yüzüne geniş bir gülümseme yayılırken sözlerime devam ettim "Ama sadece güzel olduğum hakkında."
"Öyle olsun." dedi Ceren. Ama sesindeki tını bunu kabullenmediğini açıkça belli ediyordu. "Hadi giyin de kahvaltıya inelim."
"Tamam." dedim. Sabah duş aldıktan sonra Ceren'e olanları anlattım, tabii o Anderson'ın benim arkamdan geldiğini görünce olanları ısrarla sorduğu için anlatmak zorunda kalmıştım. Yemek yediğimiz salona girerken Nerimanlarla karşılaşmıştık. Birlikte oturduğumuz masaya doğru ilerlerken kısa bir anlığına Anderson ile göz göze geldim. Suçlu gibi bakışlarımı çevirdim. Yanaklarımın yandığını hissettim. Ergenliğimi tekrar yaşıyor gibiydim. Masaya oturup güzelce bir kahvaltı ettik. Arada bir Anderson ile göz göze geliyordum ama bakışlarımı hemen kaçırıyordum. Bazen de bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ama bunun doğru olduğundan emin değilim. Ceren'in ergence fikirleri yüzünden böyle hissetmem çok saçmaydı. Hayır Ceren haksızdı. Anderson benden falan hoşlanmıyordu. Yeni tanıştığınız birinden hoşlanamazdınız ki! Ceren tamamen yanılıyordu. Hatta emin olduğum iki şey varsa biri Anderson'ın benden hoşlanmadığıydı, ikincisi ise Anderson'ın mutlaka bir sevgilisi olmuş olmasıydı. Anderson yakışıklıydı, tatlıydı, çekiciydi ve tabii ki seksi. İşte bu yüzden mutlaka bir sevgilisi olmalıydı ve aynı nedenlerden ötürü benden hoşlanmazdı, hoşlanamazdı.
Kahvaltıdan sonra sıkı bir antrenman yaptık. Şef yarın ki Küba maçı için taktikleirni verdikten sonra öğlen 12'de bizi bıraktı. Akşam 5'te ufak bir kordinasyon çalışması daha olacaktı. Son defa eksikler konuşulacak ve tamamlanmaya çalışılacaktı. Ceren ile biraz dışarı çıkmaya karar verdik, her ne kadar yorgun olsak da. London Eye'e gidecektik. Fakat çok yorgun olduğumuz için Trafalgar Meydanı'nda oturup sıcak bir şeyler içtik. Neslihan Abla(aslında bizden çok büyük olmasa da ona böyle diyordum), Polen, Neriman, Naz ve Gözde de gelmişti. Hep beraber otele döndüğümüzde antrenmana 1 saat kadar vardı. Odalara çıktık. Ceren' henüz çıkmadığı balkonda oturmayı teklif ettim. Balkondaki sandelyelere oturup dizlerimizi kendimize çektik.Bir süre sonra Ceren sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)
FanfictionGörme engelliler yardım amaçlı düzenlenen bu turnuvada hayatımın en büyük korkusuyla 5. kez karşılaşacağımı kim tahmin edebilirdi ki? Bir karar vermem gerekiyordu ve ortada iki büyük seçenek vardı. Ve ben neyi seçeceğimi bilmiyordum. Seçimimin bana...