20. Bölüm
Merhaba arkadaşlar :) Ve evet söz vermiştim ama ilk kısım bu bölümde değil 21. bölümde bitecek, sonraki bölümleri tek gün şeklinde yazacağım belki bölümler daha kısa olacak ama daha hızlı gelecek ve tabii bu hız bizi sona yaklaştırıyor. Oy ve yorumları unutmayın, aramıza yeni katılan arkadaşlara da selam olsun 5,23K olmuşuz, harikasınız!
"Anderson?"
Gülümsedi. "Hayır, Matt." Yavaş adımlarla yanıma kadar geldi. "Nasıl girdin odaya?"
"Ceren'in kartını aldım," dedi omuz silkip yatağın ucuna otururken. Ben de doğruldum. Ona şaşkınlıkla bakarken bir yandan da utanıyordum, çünkü eminim en ufak hareketimden bile belliydi acı çektiğim. "Niye ağlıyorsun?" dediğinde yine gözümden bir damla yaş akmıştı. Sesi telaşlıydı, buruk bir şekilde gülümsedim. "İyiyim, bir şeyim yok."
"Cemre bir şey olmuş, sen ağlıyorsun. Bu seni ikinci defa ağlarken görüşüm ve inan bana bu hiç hoşuma gitmiyor," dediğinde çoktan beni çekip sarmıştı.
İlk defa, çok da uzun olmasa da beraber uyduğumuz gece geldi aklıma. Yarama merhem sürüşü... Bilmediği şey kalbimdeki yaraya kendi merhem olmuş oluşuydu.
"Bir şeyim yok iyiyim," dedim gelen sancı yüzünden elimle karnımı ovalarken. Böyle bir şeyi sana nasıl söyleyebilirim ki çocuk! Hele ki daha şimdiden kızarmışken!
"Cemre karnın mı ağrıyor?" Başımı hızla olumsuz anlamda salladım. Ama yalan olduğunu anlamıştı. Birden bir kahkaha sesi gelince geri çekilip ona baktım.
Tamam güzel gülüyorsun da bu kadar da olmaz ki çocuk! Niye gülüyorsun hem, ne oldu da gülüyorsun?
"Sen utanıyorsun, hastasın değil mi?" dedi gülmesini durduğunda bana bakmadan. O an anladım ki gülmesi onun utancını bastırma şekliydi, o da utanmıştı.
Ben de kıpkırmızı olmuştum. Yüzüne bakamıyordum, tepki veremiyordum, öylece duruyordum. Eli, karnımı ovalamakla meşgul elimi buldu önce, sonra diğer eliyle geriye doğru yatırdı, kendisi de uzandı ve elimi hareket ettirerek karnımı ovalamaya başladı. Anderson'ın eline değen tenim alevlerini yanaklarımdan aldığını itiraf etti.
Ovalamak iyi gelirdi normal dönemimde, biraz sıcaklık, ovalamak ve uyumak. Ama şimdi vücudum alev aldığı halde sıcaklık yetmiyor, ovalamak iyi gelmiyordu. Sancı ise uyumama izin vermeyecek kadar şiddetliydi.
"Hep bu kadar ağrır mı?" Anderson'ın sesindeki endişe ve üzüntüdeki samimiyet yanan vücudumda soğuk hava etkisi yarattı.
"Hayır, ilaçlar böyle olmasını sağladı," derken sesimin titremesine engel olamadım. Daha sonra da tuttuğum yaşları saldım. Bacaklarımı kendime çekerek cen-in pozisyonuna girdim yeniden.
"Cemre, çok mu ağrıyor?"
BİRİ. LÜTFEN. KASIKLARIMI. SÖKÜP. ALSIN.
"Cemre? Lanet olsun ağrı kesici falan yok mu?" Utanmamı düşünebilecek halde değildim. Tek derdim şu acının bir an önce bitmesiydi.
"Cemre, doktoru çağıralım." Doktor, Buğra'yı arayıp ilaç istemem gerekiyordu ama hayır, utanmamı yok saysam bile kızgınlığımı yok saymayacaktım.
Anderson ayakta duruyordu, bense cenin pozisyonunda kıvranıyordum.
BU. AĞRI. ÖLDÜRÜYOR.
Hayatımda hiç böyle ağrımamıştı, ben bir kaç sızıyla dönemi kolayca atlatırdım, çevremdeki tüm insanlar da bu böyleydi.
"Ceren'e haber vermemi ister misin?" Anderson'ın sesindeki endişe beni daha çok yoruyordu.
HİÇBİR. AĞRI. BUNDAN. DAHA. ŞİDDETLİ. OLAMAZ.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)
FanfictionGörme engelliler yardım amaçlı düzenlenen bu turnuvada hayatımın en büyük korkusuyla 5. kez karşılaşacağımı kim tahmin edebilirdi ki? Bir karar vermem gerekiyordu ve ortada iki büyük seçenek vardı. Ve ben neyi seçeceğimi bilmiyordum. Seçimimin bana...