34

365 17 2
                                    

7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)

34. Bölüm

15 Ağustos

Cemre’den

“Antrenmanlar artık neden bu kadar uzun sürüyor?” diye sordu Ceren.

“Çünkü artık maçlar daha önemli.”

“İşte artık maçlar daha önemli, bizi daha az yormalılar.”

“Ama daha çok çalışmalıyız.”

“5 saatlik antrenman yaptık Cemre! Daha ne kadar çalışalım?”

“Biraz daha. Yarınki maçı kaybetmemiz lazım.”

“Biliyorum Cemre ama bence biraz fazla. Yarın maçımız var ama biz ölüyoruz.”

Kendimi de elimdeki tarağı da yatağın üstüne bıraktım. “Biraz dinlenirsek çok iyi olacak.”

O tam tersini yapıp yattığı yerden doğruldu. “Max arıyor.”

“Aç o zaman.”

Bana bakıp gözlerini devirdi. “Çok zekisin sen.”

Ona cevap vermek yerine arkamı dönüp bacaklarımı biraz kıvırarak gözlerimi kapadım. Uyumamam gerekiyordu. Günlük belli uyku saatlerimiz vardı, onlara uymalıydım. Bu yüzden aklımı kurcalayacak bir şeyler düşünmeye çalıştım. Aklıma ilk gelen transfer işini hızla uzaklaştırdım. Beni rahatlatacak bir şeyler düşünmeye ihtiyacım vardı, daha çok gerecek bir şeye değil.

Yılmaz ünlü bir şirkette CEO olarak çalışıyordu, ondan beklemediğimiz bir şeydi bu. Çünkü o derslere pek önem vermez, sürekli siyasetle uğraşırdı. En son konuştuğumuzda tavlamaya çalıştığı zorlu bir güzel olduğundan bahsetmişti. Dediğim gibi Yılmaz genelde siyasetle ilgilendiğinden gönlünün birine kaptırması da beni şaşırtmıştı. Yılmaz farklı bir adamdı. İstediğini alırdı o. Asla pes etmezdi. Umarım o güzel, onun için sadece bir heves değildir de kadını üzmez. Mehmet ise beklentimizin üzerine büyük bir başarı yakalamıştı üniversite sınavında. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden iyi bir dereceyle mezun olmuş başarılı bir cerrahtı şimdi. Mehmet inek bir öğrenci değildi ama derslerine düzenli çalışırdı ve notları her zaman çok iyiydi. Onunla konuştuğumuzda ise hayatında hiç kimse olmadığını, hiç kimseyi de istemediğini dile getirmişti. Çetin’e gelince… Çetin’in ne yaptığı hakkında pek fazla bilgim yoktu. Ama biraz karanlık işler olduğunu sanıyorum. Anlatmıyordu kendi hakkında bir şey, sorduğumuzda da geçiştiriyordu kısa cevaplarla. Hayatında biri olduğunu sanmıyorum. Çetin lisede de serserilik yapardı. Kavgalara karışır, insanlara sürekli zarar verirdi. Aramızda sürekli sigara içen bir tek o vardı. Onun dışında Yılmaz ve Can da arada bir içiyorlardı sadece. Beraber lisede yaptığımız bütün o saçma salak şeyleri düşündüm; Can’ın sevgililerini korkutup kaçırmalarımızı, Mehmet’in sırasına yapıştırıcı sürmemizi, Yiğit’i sürekli kışkırtmalarımızı, Yılmaz’ın siyaset hakkında konuşmalarını sanki anlıyormuşçasına dinlemelerimizi, Çetin sigara içmesin diye onun sigaralarını çalışımızı…

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, Ceren hala Max ile konuşuyordu. Telefonuma yaklaşık 5 dakika kadar önce gelen mesajı okumak için telefona uzandım ama bu bile o kadar zor gelmişti ki! Ah, neden böyle olmuştum ki ben? Normalde en az bunun kadar ağır şartlarda çalıştırırdım kendimi zaten.

Mesaj Buğra’dandı. Bugün gelecek misiniz?

Bugün gidecek miyiz? Kendimi hafifçe döndürüp balkondaki Ceren’e baktım. Oturmuş, gülüyordu. Tahminimce telefonu kapatmış ve balkondan konuşuyorlardı. Yeniden eski pozisyonumu alıp arama tuşuna basarak telefonu kulağıma götürdüm. Birkaç çalıştan sonra karşı taraftan tok bir erkek sesi duyuldu. “Alo?”

7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin