37. Bölüm
18 Ağustos
Cemre’den
“Hadi hazırlanalım,” dediğinde Ceren başımla onayladım. Zaten sıkılmıştım salaklanmaktan. Ceren ile beraber hazırlandık yine. Ben deri mini bir ete üzerine siyah bir gömlek giydim. Tabii ki gömleğimi içine sokmuştum. Ceren saçlarımı düzleştirdi ve koyu bir göz makyajı yaptı. Son olarak koyu bordo rujumu sürüp siyah platform topukluları giydiğimde hazırdım. Ceren de siyah, kalem bir etek üzerine beyaz bir gömlek giymiş ve boynuna altın sarısı bir kolye takmıştı. Çok küçük altın sarısı bir detayı olan sivri burun topuklu ayakkabılarını giymiş, düzleştirdiği saçlarını serbest bırakmıştı. Basit bir göz makyajı, allık ve kırmızı bir rujla makyajını da tamamladı. İkimizde de minik birer siyah çanta vardı.
“Sence abartılı mı oldum?” diye sordum Ceren’e.
“Hayır, tabii ki de. Çok güzel oldun. Matt seni bir kez daha sevecekken Molly mi nedir o da kimle uğraştığını görmüş olacak.”
Gözlerimi devirdim. “Ceren kadının bir şey yaptığı yok. Doğru düzgün görmüyorum bile kadını.”
“Sessiz durandan kork zaten.”
“Ceren saçmalama,” derken içime kurt düşmüştü bile. Aklıma daha önce söyledikleri geldi.
Yeteri kadar iyi olsaydım ben kazanırdım.”
Evham yapmaya gerek yok, yok değil mi? Sonuçta iyi olsaydım kazanırdım dedi iyi olup kazanacağım demedi ki. Bir takım oyunlar çevireceğini dile getirmemişti ya da bunun için herhangi bir girişimde bulunmamıştı.
“Ben nasıl olmuşum?” Baştan aşağı Ceren’i süzdüm. “Çok güzel görünüyorsun.”
Ceren ile beraber telefonları alıp çıktığımızda kapı önünde bekleyen çocukları gördük. Ceren’e aval aval bakmakla meşgul olan Max’e başımla hafifçe selam verdim. Gözlerimi yavaşça Matt’e çevirdiğimde onunda Max’ten farklı olmadığını gördüm. Onun yaptığı gibi ben de bakışlarımı üzerinde gezdirdim. Siyah bir kot pantolon üstüne beyaz bir gömlek ve üzerine lacivert ceketi vardı. Gözleri ceketinin etkisiyle mavi duruyordu.
“Çok güzel olmuşsun,” diye mırıldandı.
“Sen de yakışıklı görünüyorsun.”
Ceren ve Max ile de iltifatlaşma kısmını bitirdikten sonra Ceren Max’in, ben de Matt’in koluna girdim ve hep beraber yemek salonuna indik. Bu akşamki yemeğe turnuva başkanları da katılıyordu. Dördümüz bir yere oturduktan sonra benim yanıma Molly Kreklow oturdu. Ah, hadi ama! Her şey bu kadar ironik olmak zorunda mıydı? Yiğit’i an, Yiğit gelsin. Molly’den bahset, dibinde bitsin. Ben diyorum ama kimse inanmıyor. Hayat bana kıçıyla gülüyor.
Matt de ben de Ceren ve Max de gerilirken elini bana uzatıp “Merhaba,” dedi. Bir süre uzattığı eline baktıktan sonra ben de elini sıktım. Çocuklar gibi parmaklarının arasına iğne koyacak hali yoktu ya. “Merhaba.”
“Çok hoş görünüyorsun,” dedi gülümseyerek.
“Teşekkür ederim. Sen de öylesin.” Belli belirsiz gülümsedim. Aslında ne giydiğine bakmamıştım bile ama pek umurumda olduğu söylenemezdi.
Biz bütün gece gergin gergin sohbet ederken o kendi an tarafındakilerle fazla rahat bir sohbet içerisindeydi. Sanki Matt’e kafayı takmış olan o değilmiş gibi. Sanki Matt’in beni sevdiğini bildiği halde Matt’i öpmüş olan o değilmiş gibi. Bizim tarafa bir kez bile dönmedi. Yemek bittiğinde turnuva başkanı olağan olarak tüm sonuçları okudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)
FanfictionGörme engelliler yardım amaçlı düzenlenen bu turnuvada hayatımın en büyük korkusuyla 5. kez karşılaşacağımı kim tahmin edebilirdi ki? Bir karar vermem gerekiyordu ve ortada iki büyük seçenek vardı. Ve ben neyi seçeceğimi bilmiyordum. Seçimimin bana...