43

450 19 15
                                    

43. Bölüm:

24 Ağustos

Cemre'den

"Günaydın," dedim neşeli tutmaya çalıştığım sesimle. Kızlardan da aynı şekilde cevap geldi.

"Bugün antrenman saat kaçta?" diye sordu Gözde.

"Öğleden sonraymış ama tam saatini bilmiyorum," diye yanıtladı Bahar.

"İkide," dedi Polen. Sesi nötrdü. Bir de Polen meselesi vardı. Onu böyle gördüğümde o kadar üzülüyordum ki. Onunla konuşmayı aklımın bir köşesine not ettim. Ya da belki de ona Buğra ile konuşmasını önerebilirdim. Buğra bir piskologtu sonuçta. Ayrıca insanlara iyi geliyordu. Ben çok yardımcı olamayabilirdim ama Buğra'nın kesinlikle bir faydası dokunurdu.

Kahvaltıdan sonra odaya çıkarken Buğra'nın seslenmesiyle yanına gittim. Bana bir ilaç uzattı. "Bunu içmen gerekiyor."

"Bu ne?" diye mırıldandım ilacın kutusuna bakarken. Geciktirici hap olduğunu gördüğümde tüm kanın yanaklarıma çekildiğini hissettim. Buğra bunu fark edip bir kahkaha attığında daha da kızardım. Arkamı dönüp gidiyordum ki kolumdan tutup çekti. "Cemre utanmaman gereken bir durum. 24 yaşındasın ama hala liseli kızlar gibi utanıyorsun bundan."

"Ya tamam. Bırak gideceğim," dedim.

"Tamam." dedi kolumu bırakırken.

Onun yanından ayrıldıktan sonra odaya çıktım. Kapının önünde elinde spor çantası ile dikilen Matt'i gördüm. Gülümseyerek yanına gittim ve ona sarıldım. O da bana sarılırken kendine has erkeksi kokusunu içime çektim. Ayrıldıktan sonra "Merhaba," dedim.

O da gülümseyerek "Merhaba," dedi. Sonra gözü elimdeki ilaç kutusuna takıldı. "O ne için?"

Bir kez daha kan yanaklarıma hücum ederken söyleyecek bir şeyler düşündüm. "Ağrı kesici ya," dedim. "Önemli değil. Baş ağrısı için." Üzgünüm Matt yalan attığım için. Ama bu açıklayamayacağım bir durum.

"Adını daha önce hiç duymamıştım," dedi. "İyi geliyor mu?"

"Bilmiyorum," diye mırıldandım dudağımın kenarını ısırarak. "İlk defa deneyeceğim ben de."

"Ah, bak ne diyeceğim ben sana. Bizim takımdan biri iki gün önce Molly'nin senin yanına geldiğini görmüş. Bir şeyler söyleyip seni üzmedi, değil mi?"

"Hayır," diye mırıldandım. Yine yalan atacağım için özür dilerim. "Bir şeyler söyledi ama ne dediğini umursamadım bile. Hatta hatırlamıyorum."

"Sizi ayırmak isterdim ama benim uğraşmama gerek yok. Sen o kadar aptalsın ki bunu size sen yapacaksın."

Kelimesi kelimesine böyle söylemişti. Çok iyi hatırlıyordum. Ve eminim hiç umurumda değildir.

Sözünü keserek "Hatırlamıyorum bile Matt. Beni nasıl üzsün? Kıskandığı için falan söylemiştir. Umurumda değil, gerçekten."

"Öyle olsun," dedi.

"Sen nereye gidiyorsun?" diye sordum.

"Antrenmana gideceğiz ama Max'i bekliyorum. Sizinki ne zaman?"

"Öğleden sonra 2'deymiş," dediğimde yüzünü buruşturdu. "Bugün görüşemeyiz desene."

"Görüştük ya Max," dedim. "Bunu yapamadığımız günler de oldu."

"Önemli değil. Bu turnuvadan sonra sürekli görüşeceğiz."

Ben ağzım bir karış açıkken Max kapıyı açtı ve başıyla selam verdi. Matt de gitmeden önce yanağımı öptü ve "Görüşürüz," dedi.

Bense Matt'in söylediklerinden sonra olduğum yerde kaldım.

Bu turnuvadan sonra sürekli görüşeceğiz.

7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin