"Yaa annecim uyuyakalmışımız dedim yaa."
"Yaa senin dedenle benim sizi ne kadar merak ettiğimiz hakkında en ufak bir fikriniz var mı? Mal kızlarım benim! öldük biz burda meraktan! Otele gidene kadar arasaydınız!? " Başımı olumsuz anlamda salladım. Ceren de kendi yatağının üstünde bağdaş kurarak oturuyordu İnci Teyzenin telefonu açmasını beklerken. Bir yandan da dudağını kemiriyordu.
"Annecim, gerçekten kusura bakma!"
"Cereeeeen!" İnci Teyzenin bağırışını ben bile duydum. Ceren telefonu kulağından uzaklaştırmıştı. Telefona sanki içinden ölüm meleği çıkacakmış gibi bakıyordu. Tamam, kabul. Hala Regular Show'u izliyorum. İki sinirli annenin sesleri birbirine karışacağını anladığımda kaldığımız odadan çıkıp girişteki odaya geçtim. Girişteki uç basamaklı merdivenlerin ikinci basamağına oturdum.
"Yaa kızım bak ölüyoduk burda korkudan, babana haber verdin mi?" diye sordu annem. Annemle babam ben 12 yaşındayken boşanmışlardı. Babam İstanbul'a taşınmıştı. Annemle dedem Mersin'de yaşıyorlardı. Ceren ve ailesi de.
"Hayır anne, sizden sonra onu da arayacağım. Bak gerçekten kusura bakma! Bundan sonra her gün sizi arayacağım."
"Saat farkını umursamak yok ama?"
"Söz yok annecim. Şimdi yatıcam. Aynanın karşısına geçip kendine öpücük at, sonra dedemin tontoş yanaklarını sık, onu sevdiğimi söyle. Seni de seviyorum. Görüşürüz."
"Tamam kızım, dikkat et kendine, iyi bak sıkı giyin hasta olma! Deden de selam söylüyor. Erken yat, kendini yorma. İyi beslen.''
"Tamam annecim, sen de selam söyle. Dikkatli olurum, siz de kendinize iyi bakın. Hadi, görüşürüz."
"Tamam kızım bak dikkatli ol!" Annemin bu sözünün altındaki mesaj açıktı; ERKEKLERE GÜVENME!
"Tamam annecim, görüşürüz."
"Tamam kızım ama bak dikkatli beslen. Sakın aç kalma. Ayy gavurların yemekleri nasıldır şimdi Allah bilir? Kendini çok yorma. Oradan oraya atlama. Bak maçlarda görüyorum. Kendini yere atıyorsun. Benim içim gidiyor, kızım bak dikkat et."
"Peki annecim, görüşürüz."
"Tamam kızım hadi kendine iyi bak. Ceren'e de dikkat et. Sütünü içmeyi unutma, ha bi de şey... Şu topa azcık yavaş vur, elin acımıyor mu? Bak cidden içim gidiyor kızım, sakatlanmayın sakın. Dikkat edin kendinize. Ceren'e de sahip çık, çılgındır şimdi o. "
"Peki annecim, tamam annecim ve 5. kez görüşürüz annecim."
"Sus anneye ters cevap verme, valla terliği telefondan ışınlarım, görürsün. Kapat hadi, kapat." Valla korkudan hemen kapadım. Annem bu yapar. 24 yaşındasın demez yapar valla. Klasik Türk annesiydi annem. Melekti o. Şimdi düşününce acaba ben de klasik Türk annesi olacak mıyım bir gün? Çok gereksiz bir soru bu, şimdi düşünmenin zamanı değil. Merdivenlerden kalkıp odayı incelemeye başladım. Çift kişilik yatağı kaldıracaklarını söylemişlerdi ki öyle de yapmışlardı. Odanın kapısından girince yanda küçük bir ayakkabılık vardı. Kısa bir hol, sadece 2 adımlık. Ardından dikdörtgen şeklinde bir alan vardı. Bu alanın bir köşesinde ayna vardı. Aynanın önüne küçük ve şık duran bir mermer parçası vardı. Bu alanın bir kısmı tahta trabzanlarla çevrili. Geri kalan kısım ise merdiven genişliğiydi. Yarı yarıyaydılar sanki. Trabzanların hemen aşağısında iki tane orta boyla küçük boy arası gardolap vardı. Eskiden burda çift kişilik yatak duruyordu. Odanın ilerleyen kısmında duvara bi televizyon monte edilmişti ve son modelim!! diye bağırıyordu. Televizyonun karşısında uç kişilik bir koltuk vardı. Koltuğun bittiği yerde oda daralıyordu. Ve camın önünde iki tane tek kişilik koltuğun -hani şu psikologlarda olanlardan renkli ve desenli- ortasında da bir sehpa vardı. Bunun karşısında mini bir dolap vardı. Dolabın üstünde elektrikli su ısıtıcı, ve bir kaç çay, kahve çeşidi ile otelin telefonu vardı. Dolabın içinde ise bir kaç mutfak malzemesi -iki fincan, iki çay ve iki tane su bardağı ile yine iki çift tabak, çatal çeşidi- iki tane de çay kaşığı- ve mini iki buzdolabı vardı. Odalarda iki kişi kalacağı için her şeyden iki tane vardı. Odanın ilerisinde büyük oval balkona açılan bir kapı vardı. Aynı kapıdan bizim kaldığımız odada vardı. Dolapların durduğu bölümle televizyonun monte edildiği duvarın arası 4 yürüme adımından oluşan bir hole açılıyordu. Arada kapı da vardı. Ama bizim bu kapı geldiğimizden beri açıktı ve açıkçası kapatmayı da hiç düşünmüyorduk. Holün sol tarafında banyo, sağ tarafında bizim kaldığımız oda bulunuyordu. Banyodan içeri girince hemen sağ tarafınızda çeşme bulunuyordu. Çeşmenin altında çift kapaklı bir dolap, üstünde bir ayna vardı. Aynanın iki yanında da dolap vardı. Kapıdan girince tam karşınızda duş kısmı bulunuyordu. Çeşme bölümünün hemen yanında ise klozet vardı. Bizim kaldığımız odada ise kapıdan girince sağ tarafta kalan duvarda girişteki dikdörtgen alandaki aynanın aynısından vardı. Bir de yanında boy aynası vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)
FanfictionGörme engelliler yardım amaçlı düzenlenen bu turnuvada hayatımın en büyük korkusuyla 5. kez karşılaşacağımı kim tahmin edebilirdi ki? Bir karar vermem gerekiyordu ve ortada iki büyük seçenek vardı. Ve ben neyi seçeceğimi bilmiyordum. Seçimimin bana...