Merhaba arkadaşlar. Öncelikle geçmiş bayramınız kutlu olsun. Bölüm yine gecikti, farkındayım. Telefondan yazdığım için de çok uzun bir bölüm olmadı ama sürekli yazmaya çalıştım. Ders dinlemedim. Gerçi hiç dinlemiyorum ama kitap okumadım. O derece yani. Herneyse yine çok konuştum. Oylar artarsa çok iyi olur. Keyifli okumalar :)
"Saçmalama Ceren. Yok öyle bir şey. "
"Göreceğiz" diye mırıldandığını duydum.
Biraz öylece durduk. Tam içeri geçmeye karar vermiştik ki Anderson ve Holt balkona çıktılar. Bunun üzerine bizde oturduk. Herkes birbiri ile kısaca selamlaşıp halini hatrını sordu. Hepimiz oldukça yorgunduk. Hepimiz bugün ilk maçımıza çıkmıştık ama bu daha başlangıçtı. Önümüzde upuzun bir yol vardı. Ve biz daha başındaydık. Erken de bitebilirdi, hüsranla. Sonuna kadar da gidebilirdi. Ama sonu belli olmazdı. Bu her konuda böyleydi.
Biraz sohbet ettik. Artık birbirimize iyice alışmaya başlamıştık. En az bir ay yan odalarda kalacaktık. Ceren ve Holt'un birbirine yazdığını fark ediyordum. Bu konuda Ceren ile konuşmalıydım. Herkes yatmak istediğinde ben biraz daha oturacağımı belirttim. Artık bir tek ben kalmıştım. Uzun bir süre öylece oturdum. Karşımda çok güzel bir şehir duruyordu. Işıklar, kalabalık, binalar, tarihi alanlar. Londra modernlik ve tarih arasında sıkışıp kalmış renkli bir şehirdi, üzerindeki tüm gri bulutlara rağmen.
"Uyuman gerek." Anderson'a baktım ve "Farkındayım" dedim. "Ama uyumak istemiyorum."
"Fark ettim. " dedi kocaman gülümseyerek. Bende ona aynı şekilde karşılık verdim.
"Yine bir gün bitti." dedi sakince.
"Bitmeli zaten. " dedim bende. "Yeni gün doğmalı. Doğmalı ki yeni umutlar yeşersin. "
Uzun uzun gözlerime baktı. Ben de baktım ve bir an nefes alamadığımı hissettim.
"Bugün yaptığımız çok çocukçaydı. " dedi yeniden konuştuğunda.
"Haklısın."
"Bi daha yapmayalım."
"Olur." diye onayladım. Farkında olmadan tekrardan buluşacağımıza dair söz vermiş olduk.
" Kazanmayı çok istiyorsun."
" Her oyuncu ister."
" Seninki çok fazla ama." dedi sakince. "Sanki kazanamazsan dünyanın sonu gelecek. Bu üstünde bir baskı yaratır mutlaka. "
" Yaratmıyor değil ama ben bu baskıyı iyiye kullanabiliyorum." Gözleri soru sorar gibi baktı.
"Baskıya alıştım diyebiliriz. Sonuçta Galatasaray oyuncusuyum-"
"Biliyorum. " deyince şaşkınlıkla ona baktım. Pot kırdığını fark etti. Başını öne eğdi.
Şaşkınlığımı saklamaya çalışıp konuşmaya devam ettim. "Galatasaray taraftarı arsızdır. Hiçbir başarı onlara yetmez. Eski başarılara karşı vefalıdırlar ama yeni başarılara açlar. Hele ki voleybolda. Sürekli kazanmak isterler. Bende onlardan biriyim. O yüzden bugün burdayım. Her şeyimi Galatasaray'a borçluyum, oyunumu, kimliğimi, kişiliğimi."
"Baskı burdan geliyor yani?"
" Ben bunu baskı olarak tanımlamak istemiyorum. Ben onları mutlu etmek istiyorum, bunu başarıyı yakalamaya değil, en iyisini yapmaya çalışarak sağlıyorum. Onlarda sevgileriyle aynısını başarıyorlar. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)
FanfictionGörme engelliler yardım amaçlı düzenlenen bu turnuvada hayatımın en büyük korkusuyla 5. kez karşılaşacağımı kim tahmin edebilirdi ki? Bir karar vermem gerekiyordu ve ortada iki büyük seçenek vardı. Ve ben neyi seçeceğimi bilmiyordum. Seçimimin bana...