22 ♣

658 30 2
                                    

22. Bölüm

"Arabadayken bana bu kadar güzel bir 'teşekkür' sarılması veremezdin yağmur prensesi."

Yağmur prensesi ve yağmur odası.

Gülümsemem iyice genişlerken geri çekildim, o da kollarını belimden çekti. Yağmur odasına girdik.

Yağmur odasında sizin durduğunuz yer hariç her yerde yağmur yağardı. Ama etraf yağmur ya da toprak kokmuyordu, tek gerçekçi şey su damlalarının zeminde bıraktığı sesti. Yine de çok hoş bir ortamdı.

Ayrıca bizim için anlamlıydı.

Odanın içinde öylece ayakta dikilirken birden aklıma gelen fikirle iki elini birden tuttum.

"Hadi," dedim o bana şaşkınlıkla bakarken. "Dönelim."

Güldü ama itiraz etmeden bir kaç adım geri gitti. Ben de bir kaç adım geri gidince hafiften ıslanmaya başlamıştım ama kollarımız gerilmişti.

İlkokuldaki gibi dönmeye başladık.

Bu çok eğlenceliydi, ama biraz dengesizlik oluyordu bu yüzden durmamız gereken alandan çıkmıştık çoktan. Islanıyorduk ama çok güzeldi. Başımı geriye attım ve yalancı yağmur yüzümü ıslatırken kocaman bir kahkaha patlattım. Bu gerçekten eğlenceliydi.

Anderson'ın elleri bir an gevşer gibi olunca "Sakın bırakma," diye korkuyla bağırdım.

"Asla bırakmam." Sonra Anderson'ın elleri daha sıkı kavradı kollarımı. İkimizin de başı iyice dönünce beraber düştük ıslak zemine.

"Ah," diye seslice inledim popomun acısıyla.

"Acıdı mı?" diye sordu nefes nefese.

"Hayır." Sonra kocaman bir kahkaha attım, yine.

"Şimdi neye gülüyorsun?"

"Çok eğlenceli değil miydi?"

"Deli misin? Benim hala başım dönüyor," dediğinde gülmeyi kestim. "İyi misin?"

Kolunu tuttuğum elime baktı ve gülümsedi. "İyiyim."

Sonra beraber ayağa kalktık ve birbirimize gülümsedik. İkimiz de yağmurun altındaydık ve sırılsıklam olmuştuk.

"Seni seviyorum," dedi alnını alnıma dayayarak.

"Seni seviyorum," diye fısıldadım ben de. Sonra başımı omzuna koydum, onun beni öpeceğini anladığımda. O da başını saçlarıma yasladı ve dudaklarıyla minik bir öpücük bıraktı.

"Hasta olmadan gitsek iyi olur."

"Bence de."

Odadan ayrılıp arabaya bindik. Bir yerde durup iki tane battaniye aldı, arabada da ısıtıcılar çalışıyordu.

Oteldeki odalarımızın önüne geldiğimizde kısa bir şekilde vedalaştık. İçeri geçip hemen duş aldım, Ceren uyumuştu.

Yatağa yattığımda uyuyamadım. Günlerdir aklım Buğra'daydı. Bir daha hiç konuşmamıştık, bir derdi vardı ve bu onu yiyip bitiriyordu. Onun için üzülüyordum, Anderson'dan kilometrelerce uzakta olma fikri beni korkutuyordu, turnuvanın sonunu düşünmek istemiyordum. Bu düşünmekten kaçtığım bir fikirdi. Bunun yerine Buğra'ya odaklandım .

Gece yatmadan önce Lavinya'yı düşünüyor muydu acaba? Onu özlüyordu, bunu gözlerinde görmüştüm. Onu seviyordu. Acaba hikayenin devamı nasıldı?

Bunu öğrenmenin bir yolu vardı.

Telefona uzandım ve Buğra'ya mesaj attım. "Uyuyor musun?"

7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin