23 ♣ Part 1

626 27 8
                                    

Cemre'den

"Ben sanırım Hakkı'dan hoşlanıyorum." Polen'in sesiyle yeniden masaya döndüm.

"Hakkı Çapkınoğlu mu?" diye sordu Başak. 

Başıyla onayladı Polen. "Evet,  o."

Neriman omuz silkerek "Ben biliyordum," dedi.

"Vay bee, " dedi Ceren bana garip garip bakarak. Otele geldiğimiz ilk günkü konuşmamızı hatırlayınca bakışların nedenini anladım.

"Hakkı? Uçakta Hakkı Çapkınoğlu ile bakışlarınızı yakalamadım sanma."

"Hayır yanılıyorsun.  O beni kesti ve ben de eğer biraz daha bakmaya devam edersen seni yuvarlar top diye oynarım bakışını attım."

Polen bana bakarak "Sen bir tepki vermeyecek misin?" diye sordu.

"Ne diyeyim ki," dedim. Bence Hakkı sana uzak davranıyor, diyemem ya.

"Nasıl anladın? " diye sordu Ceren.

"Bilmiyorum, " diye yanıtladı Ceren. "Ama sesini duymak bile parmaklarımın karıncalanmasına neden oluyor. Onların bir kaç gün sonra gideceklerini düşünmek içimde bütün duygularımı harmanlayıp yeni bir duygu oluşturuyor. Bu öyle bir duygu ki bedenimi yakıyor, kasıp kavuruyor ama kül olmama da izin vermiyor."

"Bu gitme işi  kötü ya," dedi Başak. "İnsan bir metre uzak kalınca nefes alamıyormuş gibi hissediyorken kilometreler cehennem gibi geliyor."

Neriman,  Ceren'e "Siz Maxwell Holt ile ne yapacaksınız?" diye sordu.

"Açıkçası bilmiyorum, " diye yanıtladı Ceren.  "Turnuvanın sonu düşünmekten kaçtığım bir şey. Tabii ki zamanı gelince bunu Max ile konuşacağız ama şimdilik hiçbir şey bilmiyorum."

"Sen şanslısın, " dedi Başak. "Zenit Kazan, Matt Anderson'ın takımı."

"Kızlar," dedim sakin bir ses tonuyla. "Lütfen kapatalım bu konuları."

Kızlar itiraz etmeden başka bir konuya geçerken Ceren bana garip bir bakış attı. O beni anlatmıştı.

Kızların dediklerini düşünmek istemiyordum. Onlar hiç ayrı kalmamışlardı ki! Sadece tahmin yürütüyorlardı. Ayrıca insan uzakta da olsa birini sevebilirlerdi. Tıpkı Anderson gibi, Can gibi, Başak gibi.

Ayrıca uzaktaki insanlarla görüşmek için bir çok teknoloji vardı. Uzaktaki bir insanı duyabilir ve görebilirdik.

Ama dokunamazdık.

Yine de yapabilirdi bir insan. İnsanlar yan yanayken aralarında kilometrelerce mesafe varmış gibi hissediyorlardı. Gerçek mesafeler dayanılmayacak gibi olmasa gerek.

Anderson'dan uzak kalsam?

Bu sorunun bende yarattığı etki beni korkuttu. Tüylerim diken diken olmuş, kanım çekilmişti. Tıpkı Polen'in dediği gibi;  bu öyle bir histi ki beni kasıp kavuruyordu ama kül olmama da izin vermiyordu.

Daha önce İşkence adında bir film izlemiştim. Filmde adama üzerinde sigara söndürmekten kulak zarının kendi kendine patlmasına kadar çeşitli işkenceler uyguluyorlardı ve adama verdikleri bir ilaç sayesinde adamın bilinci açık kalıyordu, yani hepsini tek tek hissediyordu.

Soruyu düşündüğümde filmdeki adamın yerine geçtiğimi hissettim.

Ani bir kararla ayağa kalkıp eşyalarımı aldım.

"Nereye?"

"Siz takılın. Benim bir işim var."

Kızların yanından ayrılıp hemen bir taksiye bindim. Otelin adresini verirken artık tanıdık gelen numarayı çevirdim.

7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin