10♧ Part 2

839 36 20
                                    

7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)

                                                               10. Bölüm

                                                               -Part 2-

Balkona çıktığımızda Holt kahve yapmak için bizim fincanlarımızı istedi. Ceren onları balkondan uzatırken biz de sandelyeleri döndürdük. Bir daire gibi oturmuştuk ama aramızda balkon demirleri ve iki balkon arasındaki 1 metreden çok daha az olan boşluk vardı. Sohbet etmeye başladık.

"Filmi beğendiniz mi?" diye sordu Anderson.

"Çok komikti." diye yanıtladı Ceren de. Ben de onu onaylayan sesler çıkardım.

"Yaran nasıl oldu?" Anderson'ın sorusu üzerine aklıma yarama merhemi sürdüğü gece geldi. Yanaklarımın ısınmaya başladığını hissederken belli belirsiz "iyi," diye mırıldandım.

"Oynayabilecek misin yarın?"

"Aslına bakarsan ben oynayabileceğime inanıyorum ama şefin oynatacağından emin değilim. 2 gündür antrenman da yapmıyorum zaten."

"Neslihan Abla da çok iyi durumda zaten. Bence seni dinlendirir. Polen de var üstelik." O sırada Holt kahveleri getirdi.

"Buyrun bayanlar," dedi balkondan uzatırken.

"Teşekkür ederiz." Ceren bunu söylerken bile kıpkırmızı kesilmişti. Holt da ona bakıp gülümsedi. Ceren gerçekten çok utangaç bir kızdı. Bazen cesaret patlaması yaşayabiliyordu ama genel olarak utangaçtı. Özellikle de bir erkeğe karşı farklı duygular besliyorsa. Bunu daha önce bir çok kez yaşadık, Ceren bir çok insandan hoşlandı ama hiçbirine aşık olmadı. Şimdi Holt daha önce başına gelmiş bir kazayı anlatıyordu ve Holt'un canının yanması Ceren'i üzmüştü! Gerçekten Ceren'in üzülmüş ve endişeli görünmesi beni şaşırtmıştı.

Ve anlayamadığım bir hızla konu benim bayıldığım zamana geldi.

"Cemre bayıldığında çok endişelenmiştin." Holt'un Ceren' e yönlendirdiği bu cümle beni afallatmıştı. Aklıma o gün hastenede Anderson ile ettiğimiz kavga geldi. Kafamı kaldırıp Anderson'a baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Sanırım onun da aklına aynı şey gelmişti.

"Onun farklı bir hikayesi daha var," dedi Ceren. Anlatmaması için ona sertçe baktım ama o tıpkı bugün benim yaptığım gibi omuz silkti. "Cemre daha önce bir yangının ortasında kalmıştı."

"Nasıl?" Anderson'ın sesi telaşlı çıkıyordu.

"Önemli bir şey değildi."

"Ya tabii hiç değildi." Gözlerimi devirdim. "Abartma Ceren."

"Nasıl olduğunu bilmek istiyorum." Anderson'a ters ters baktım. Eski bir anıydı sadece. Bilmesine gerek yoktu. Ama asıl suç Ceren'deydi. O ortaya çıkarmıştı.

"Eski bir ev vardı. Bir kaç kişi o evin olduğu yere gitmiştik. Dışarda ateş yaktık ve bir oyun oynamaya başladık. Oyunun kuralları gereği Cemre'nin evin içine girip içerden bir şeyler getirmesi gerekiyordu. Devamını Cemre anlatsın."

"Ben içeri girdim ve yangın çıktı işte."

"Ayrıntılarını bilmek istiyorum."

"Ayrıntısı falan yok işte Anderson! Bu kadar!"

"Ceren sen anlatır mısın?" Ceren anlatmaya devam ederken derin bir nefes çektim ve içeri gittim. Dinlemek istemiyordum işte. Anlatmaya gerek yoktu. Yatağımın üstüne uzandım.

"Hadi Cemre mızıkçılık yapma." Bunu söyleyen Ceren'e baktım. "Alt tarafı şu evden bir şey getireceksin. O kadar da zor olmamalı."

"O ev daha önce 2 kere yanmış!" diye itiraz ettim.

"Amma uzattın ha. Şimdiye kadar çoktan alıp gelmiştin." Derin bir nefes aldım ve Yiğit'in gözlerine baktım. Bunları söylerken kullandığı ses tonundaki sıkılmışlık, gözlerine yansımıştı.

"Pekala," dedim. "O evden bir şey getireceğim." Sonuçta Yiğit istiyorsa yapmalıyıdım, dimi? Hem o kadar korkunç bir ev değildi. Alt tarafı daha önce 2 kere yanmıştı.Yiğit benimle, pardon bizimle, buralara kadar gelmişti, bu aptal oyunu oynuyordu ve ben onun küçük bir isteğini yerine getiremeyecek miydim? Bunu yapabilirdim.

Topla kızım Cemre kendini! Derin birnefes aldım ve evin kapısını yavaşça iteledim. Kapının açılırken çıkardığı gıcırtı bile geri dönmeme yetecek kadar ürkünçtü. Ama bunu yapmalıydım. Alt tarafı küçük bir eşya değil mi?Hem daha girişte bile bulabilirim!

Ama girişte bulamadım. Evin içinde yavaşça ilerken ayağım eski yanmış bir tahtaya denk geldi. Ben daha ne olduğunu anlayamazken bir ayağım ağırlığımı taşıyamayan tahtanın çökmesiyle oluşan çukurun içinde kalmıştı.Ayağımı oradan çıkarmaya çalışırken çok dikkat ediyordum. Ben bir voleybolcu olacaktım, ayaklarım bana lazımdı.Ama olmuyordu. Dışarda kalan arkaşlarım sesi korku ile çıktığında ben de korkmaya başladım ve artık terlemiştim. Gerçekten hava çok sıcak olmuştu birden. İyiden iyiye terliyordum. Bu arada dışarda bana sesleniyorlardı. Ceren'in sesi ağlamaklı çıkıyordu.

"Cemre!! Nerdesin?" Cevap vermedim, beni buraya o göndermişti. Şimdi de biraz endişelensin bakalım.

Artık üstümdeki ince hırkayı çıkarmıştım. Gerçekten havanın bu kadar sıcak olmasını beklemiyordum. Nefes almakta bile zorlanıyordum ki o anda fark ettim alevleri. Gerçekten çok ürkütücü görünüyordu ve hızla yayılıyordu. Ev 3. kez yanıyordu! Veben içinde çaresiz durumdaydım! Ayağa kalkmayı denedim ama başaramadım. ayağımın kurtarmayı denedim ama olmadı. Bu arada alevler iyice yaklaşmış ve duman her tarafı kaplamıştı. Ağlamaya başlamıştım. Burada aptal bir oyun yüzünden ölecektim! Bir hiç uğruna ölecektim!

Daha şiddetli ağlamaya başldım. Duman yüzünden başım dönmeye başlarken düşünmeye çalışıyordum. Ayağımı kurtarmanın bir yolu olmalıydı.

"Cemreee!" Ceren'in ağlayan sesini duyduğumda ona bağırmak için ağzımı aralamaya çalıştım ama bunu bile beceremedim! Ne güzel burda ölücem! Hem de aptal bir oyun yüzünden!

"Cemree!" diye daha kalın bir ses duydum. Bu o'nun sesiydi. Son defa gözlerimi kapatırken yüzümde buruk bir gülümseme vardı. Beni aramaya gelmişti ama ben ölüyordum...

Benim o evde hatırladığım kısım bu kadardı. Yiğit eve girmiş ve ben oradan çıkarmış, duman yüzünden bayılmışım. Ceren çok ağlamıştı ve günlerce kendini suçlayıp durmuştu. Bense mutluydum, Yiğit ile aramızdaki yakınlaşma bu olay yüzünden başlamıştı. Farklı anlamda yakınlaşma. bana hep şey derdi, seni orada öyle baygın bir şekilde gördüğümde çok endişelendim. Sana karşı farklı duygular beslediğimi ilk o anda anladım. Seni kurtaramasaydım kendimi asla affetmezdim.

Ama artık bunların önemi yoktu, yaşanmıştı ve geride kalmıştı. Gerçekten o an öleceğimi zannetmiştim ama hala hayattaydım. O kötü anları hatırlayıp üzülmek istemiyordum. Gözkerimi kapadm ve kendimi uykunun kollarına bıraktım. Kulağımda Anderson'ın bilmedğim bir şarkıyı söylerken ki sesi ve Yiğit'in "Cemree!" diye seslenişi vardı.

Anderson'ın anladığım kadarıyla voleybolu bırakmış ya da bir dönem için ara vermiş. Bu hikayeye ne şekilde yansır bilmiyorum ama hikayenin yarım kalmayacağının garantisini verebilirim. Belki bu konu hakkında şöyle bir konuşup geçerler, belki de hiç yaşanmamış gibi devam eder ama bir şekilde devam edecek. Yarım bırakmayı düşünmüyorum. Anderson'ın da voleybola yeniden başlayacağına inanıyorum. 

7 Numara (Matthew Anderson Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin