"Başım çatlıyor! Ne vardı bu kadar dağılacak sanki?" Hazal ablanın sorusuyla Irmak'la birbirimize imalı bir bakış attık. Ne vardı acaba? Ali Karaman olabilir mi? Öğle vakti ancak uyanabilmiştik. Kahvaltı sofrasında baygın baygın birbirimize bakıyorduk. Midemiz ,dün gecenin kalıntılarından olsa gerek, başka bir şey almak istemiyordu. Ancak kahve içerek kendimizi ayıltmaya çalışıyorduk.Kapı ziliyle Irmak'la bakışmayı bıraktık. Ağrıyan başımıza rağmen tüm dikkatimizi kapıya verdik. Onlar mutfağa varmadan, Fırat abi ve Fatih'in geldiğini anlamıştık. "Günaydın kızlar!" Fırat abinin selamıyla Irmak elini kaldırdı. "Ay Fırat abi Allah aşkına bağırmadan konuş." Fırat abi ise şaşkınlıkla bize baktı. "Irmak bağırmadım zaten."
"Hadi ya? O zaman daha sessiz konuşsan olur mu? Zira kafamın içinde kemençe eşliğinde Marsis konser veriyor, bir grupta horon tepiyor gibi." Irmak başını ovuşturarak şikayetlerini dile getiriyordu. Bu sırada Fatih ve Fırat abide masaya oturmuştu. Hazal abla filtre kahvesinden bir yudum daha aldıktan sonra ayaklandı. "Ben bir üzerimi değiştirsem iyi olur. Bu pijamalarla dün gecenin etkisinden çıkmam mümkün değil." Hazal abla mutfaktan çıktığı an Fırat abi fısıldayarak sordu. "Hadi Hazal'ı anladık, ağzından laf almak için alkolü dayadınız, size ne oldu kızım, sizin derdiniz neydi de kendinizden geçtiniz?" Irmak'ta masada öne eğildi ve sessizce yakardı. "Seray'a uyan aklıma tüküreyim. Bir daha beni herhangi bir plana dahil edemeyeceksiniz. Olan bize oldu, yıprandım resmen ya. Boşuna karşı değilim aşka!"
"Abicim ne abarttın ya! Altı üstü alışkın olmadığınız, sık kullanmadığınız için çarpmış." diyerek Irmak'ı yatıştıran şaşırtıcı bir şekilde Fatih'ti. "Neyse ne var ne yok dün geceden?" diye asıl soruyu sordu ama Hazal ablanın ayak sesleri konuşmayı böldü. Hepimiz farklı işlerle ilgilenmeye başladık. Irmak ayaklanarak kahve doldurmaya başladı. "Fırat çıkalım mı? Eve gidip bir duş alıp dinlenmezsem kendime gelemem."
"Kahve koymuştum abimlere. "diyen Irmak'la bir kahvelik daha oturduk. Ardından bende Fırat abi ve Hazal ablayla çıktım Irmak'lardan.
Eve geçince benimde ilk işim duş almak oldu. Ardından mutfağa geçtim ve akşam için yemek hazırlamaya başladım. Babam hala berberi alamamıştı, abimin maaşıyla geçiniyorduk, dolayısıyla biraz sıkışmıştık, abim de o yüzden olabildiğince mesai yapıyordu. Öyle ki eve yatmadan yatmaya geliyordu çoğu zaman.
"Kızım?" Arkamı dönerek mutfağın girişinde babamı gördüm. "Babacığım?" Babam gülümseyerek sordu. " Nasıl geçti geceniz?" Aklıma gecenin anıları dolarken samimiyetle söylendim. "Çok güzeldi."
Babam hala berberi açamamasına rağmen, eskisinden çok daha keyifli görünüyordu. Bu mahalle, evimiz ona çok iyi gelmişti. Sanki gençleşmişti. "İyi bakalım. Ne yemek yapıyorsun?"
*****
Yemek hazırlıklarım bittikten sonra odama geçtim. Ders çalışmaya başlamadan önce gözüm annemin fotoğrafına takıldı. "Sen olsaydın abimin bu sıkıntısını görürdün. Özür dilerim anne. Ama çözeceğime söz veriyorum, abimi mutlu görene kadar pes etmek yok."
Ardından cebimden telefonumu çıkararak Irmak, Fatih, Fırat abi ve abimden oluşan bir grup kurdum ve şöyle bir mesaj gönderdim.
Ben: Herkese uygunsa akşam 9 da basket sahasında buluşalım.
Abim: Hazal neden yok?
Ben: Buluşunca anlatırız.
Abimin sorusuna hızlı ve geçiştirici bir cevap verdim. Muhtemelen yoğun olduğundan o da konuyu üsteleyemedi.
Gruptan onay mesajlarını alır almaz dersin başına oturdum. Yemek vaktine kadar sıkı bir çalışma yaptım. Yemekten sonraysa sofrayı toplayıp hazırlandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI
General FictionYıllar geçti ama biricik annemizin yeri bir türlü dolmak bilmedi. Acımızı da yanımıza alıp bambaşka bir şehire geldik. Peki yıllar sonra her şeyin başladığı yere dönmeye karar verirsek: KEMER Mahallesine.. Kardeşliğin, dostluğun, ailenin, en önemli...