KÖTÜ SÜRPRİZ

627 55 2
                                    

''Abi annem nerede?! Annemi istiyorum! Annee!"
Göz yaşlarım sel gibi akarken, abimin kollarında çırpınıyordum. Hastane koridorundaki herkes beni sakinleştirmek için seferber oluyordu ancak küçük bedenimin annemi kaybetmenin acısını kaldıramayınca baygın düşmesiyle duruldum.'

Aynı günü tekrar yaşıyor gibiydim. Yıllar sonra bu gün tekrar aynı acıyla bayılabilirdim. Beni hangi kuvvet uyanık tutuyordu bilmiyorum ama ayakta kalmamın tek sebebi, Fatih'in belimdeki elleriydi. Gördüğüm kişiyle yalpalamış olmalıyım ki, Fatih beni düşmekten korumak için tutuyordu.

"Lan bu şerefsizin ne işi var burada?!" Abim şoktan çıkınca öfkeyle öne atıldı, onu tutan Fırat abi olmuştu. Irmak ve Hazal ablada şok içerisinde kalakalmışlardı. Aslında tüm salon bir anda, zaman durmuşcasına, hareketsizdi. Kimisi bu kaosu kaldıramayacağından kapıdan kaçarcasına çıkıyordu. Keşke bende kaçabilseydim şu andan. Erteleyebilseydim. Hiç yaşamasaydım bu anı. Hikmet'in şu anki tepkisiz yüzünü silebilseydim hafızamdan.

"Ben davet ettim." Şeyma'nın arsız sesiyle bir süreliğine bakışlarımız ona çevrildi. O ise Hikmet'in yanına gitti ve oradan Irmak'ın yüzüne dik dik baktı.  "Hediyemi beğenmedin mi Irmak?" Irmak nasıl bir tepki verdi bilmiyorum ama sessizdi, karşı taraftan gelen  arsız sese tezat. "Özlemişim mahallemin kokusunu!" Hikmet'in sesi kulaklarımın uğuldamasına sebep olurken bayılacağımdan emindim. Kulağımın dibindeki Fatih'in sesi olmasa çoktan yığılmıştım kollarına. "Sakin ol." Fısıltıdan ibaret sesi beni nasıl ayakta tutuyordu bilmiyorum. 

Abim, "Ulan çık git buradan, elimden bir kaza çıkacak!", Fırat abi, " Hikmet defol!" bağırışlarıyla bütün kafeyi inletiyorlardı ama Hikmet bana mısın demiyordu. "Gideceğim gideceğim... ama bir selam vereyim dedim. Nede olsa komşuyuz, şunun şurasında yüz yüze bakıyoruz." Abim bir kez daha başarısız bir öne atılmayla haykırdı.  "Ulan kim saldı seni dışarıya?!" Hikmet,  "Bitti Ali! Benim cezam bitti! Yeterince çektim. Şimdi özgürlüğümün tadını çıkaracağım." dedi sıktığı dişlerinin arasından öfkesini salarak. Fakat o öfke abiminkiyle yarışamazdı bile.  "Ulan benim adımda Ali'yse seni çıktığın o deliğe geri sokacağım! Duydun mu lan?! Geri döneceksin!"

Hikmet kapıdan çıkarken, abim arkasından nefesi yetinceye kadar bağırıyordu. Kendini nasıl paraladığını görüyordum ama kendimde, kalkıp onu teselli edecek, sığınacak gücü bulamıyordum. Abim yığılmadan onu Hazal abla sarmaladı. Sıkıca sarıldı, onu dik tuttu.

Şeyma alttan alttan gülerken, bu kızın her şeyi hak ettiğine emin oldum. Hiç acıması yoktu, içinde insanlık kalmamıştı.

"Hadi... Hadi gidelim buradan!" Hazal abla abimin kolunun altına girip ona destek verirken söylendi. Bunun üzerine hepimiz toparlandık ve çıktık. Hep birlikte bizim eve geldik. Abim kapıyı açınca sırayla girdik eve. Babam evde değildi ve bu çok iyi olmuştu. Salonda çıt çıkarmadan oturuyorduk. Kimsenin bu sessizliği bozacak cümlesi yok derken, abim konuştu. "Kızın doğum günüde mahvoldu. Kusura bakma Irmak, bizim meselemizdi, sende işte bahane oldun... " Irmak ağlayacak gibiydi, "Hayır- Hayır! Ali abi ne olur öyle söyleme. Asıl benim suçumdu. Şeyma'ya müshili verince altta kalmayacağını biliyordum ama ben böyle bir şey beklemiyordum gerçekten. Çok çok özür dilerim." gözleri dolup dolup duruyordu, sesi titriyordu. "Şeyma, Irmak'ın canını sıkmak istedi belli. Sizi üzmek Irmak'ı üzmek demekti. Büyük plan kurmuş." Fırat abi durumu analiz etmişti. Hazal ablada konuyu kapatmaya çalışarak sordu. "Ali iyi misin sen? Bir kahve yapayım mı iyi gelir? Hem seversin sen." Abim gülümseyerek kafasını salladı. Hazal abla ceketini çıkarırken abimde ayaklandı. "Bende geleyim. Sana yardım edeyim, malzemelerin yeri falan..." Ardından salondan çıktılar.

"Seray?" Fatih'in sesini duyunca hızla kafamı ona çevirdim. Bakışları o kadar endişeli görünüyordu ki... bana o kadar değer verdiğini bilmiyordum. "Sen iyi misin? Bayılacak gibiydin kafede... çok korkuttun beni." Fatih.... aklımı mı almaya çalışıyorsun? Demek bayılacak olmam onu endişelendirmişti. Cevabımın geciktiğini fark edince toparlandım. "Evet-yani sanırım iyim. Gerçekten bayılacak gibi oldum, tutmasaydın düşüverirdim kesin. Ben... teşekkür ederim." Fatih kafasını salladı önce, önüne döndü. Sonra bir anda tekrar bana döndü ve devam etti. "Bak kötü olursan yine, ara tamam mı? Saat fark etmez, rahatsız hissedersen hemen hastaneye gidebiliriz." Başımı salladım. "Peki- yani kötü hissedersem ararım."

AŞK ÇIKMAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin