MUTLULUĞUN KAPILARI

66 11 0
                                    

Seray'dan:

Hayatımın çoğunluğunda yaşadığımı düşünerek geçirdiğim her andan özür diliyorum. Çünkü ben bu ilkbaharda yaşamaya başlamıştım. Öncesinde İlkbaharı bu kadar sevdiğimi bilmezdim. Her yıla olduğu gibi benim hayatıma da yenilikler getirmiş, içimi ısıtmış, güneşi yeniden keşfetmemi sağlamıştı. Bu ilkbahar bana Fatih'i, onunla birlikte birçok belayı ama yine de mutluluğu getirmişti. Yaşadığım hiç bir şeyden, buna Hikmet'in kanının yüzüme sıçraması dahil, pişman değildim. Çektiğim bütün acıları sarmak için ailem ve en önemlisi Fatih orada duruyordu.

Bu mahalleye geri dönmek kendimi yeniden tanımama, ne istediğimi bulmama ve gerçekten yaşamanın ne demek olduğuna karar vermemde oldukça etkili olmuştu. Hayatımın evrildiği bu halinden memnundum.

Fakat şu an ağlıyordum ki bunun sebebi kınası yakılan Hazal ablaydı. O bana tezat kahkahalarla gülüyordu ama ben sanki kendim gelin oluyormuş gibi ağlayıp duruyordum. Sanırım insanın abisinden ayrılması o kadarda kolay olmuyordu. Bir üst sokağa taşınsa bile...

"Ay Seray! İstediğin kadar ağla, senin avucuna da altın koyulmayacak, biliyorsun değil mi?" Irmak'ın sözleriyle içimi çektim ve ağlamalarımı bastırmaya çalıştım. Zaten bir süre sonra ortam o kadar keyiflenmişti ki kendimi pistin ortasında bilmediğim şarkılarda göbek atarken bulmuştum.

Ertesi gün olduğunda birkaç saatlik uyku ile gelinimizle kuaförde buluştuk.

"Töbe bismillah!" dedim karşımdaki Irmak'a bakarak. "Zombilere benziyorsun Irmak."

"Ha-ha! Senin de hayaletlerden bir farkın yok."

Bizim iki katımız yorgun olması gereken Hazal ablaya döndüğümüzde adeta parıldadığını gördük. Aynadan bize bakıp tebessüm edip duruyordu. Irmak ile şaşkınlıkla birbirimize baktıktan sonra ikimizde kıyafetlerimizi giyinmek için ayrıldık. Saçımız ve makyajımız kıyafetimizi giyindikten sonra yapılacaktı.

Siyah elbisemin ince askıları derin bir yırtmacı vardı. Kabinden çıktığımda Hazal ablanın makyajına başlanmıştı. Gözünü zorlukla açıp bana baktı. "Valla ben bayıldım bu elbiseye. Sana çok yakıştı Seray ya!"

Telefonumu masadan alıp ona öpücük attım. "Teşekkür ederim yengem!"

Bu sırda yeşil saten elbisenin göğüs düğümünü düzelterek Irmak çıktı kabinden. "Ay Irmak!" dedim ona bakarken. Elbiseyi son anda aldığı için daha önce üstünde görmemiştim. "Çok güzelmiş gerçekten."

"Öyle mi?" dedi aynaya dönerek. "Ben çok emin olamadım ama Fırat çok beğendi."

"Çok güzel çok." dedim ve telefonuma döndüm.

Fatih: Günaydın :)

Mesajına ancak dönebilmiştim. Yüzümdeki sırıtışla cevapladım.

Seray: Günaydınn:)

"Hayatımda gördüğüm en şık gelinlik bu Hazal abla." Irmak'ın sesiyle ona döndüm. Askısındaki gelinliğe hayran hayran bakıyordu. "Eminim senin seçtiğin gelinlik daha güzel olacak." diye cevapladı onu Hazal abla.

"Ay hiç bilemiyorum. Kendimi öyle hiç düşünmedim." dedi Irmak'ta makyaj için masaya geçerken.

"Düşünürsün ablacığım, onu da düşünürsün. Önceden evlilik deyince ortamı terk ediyordun, bu da bir gelişme."

Hazal ablanın sözleriyle bende güldüm.

Irmak, kuaföre makyajı için talimatlar verirken bende çantaların arasına karışmıştım. Eve uğramayacağımız için eksik bir şey kalsın istemiyordum. Bu sırada Hazal abla gelinlik konusuna geri döndü.

AŞK ÇIKMAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin