"O şerefsiz Seray'a... aşık mı?" diye adeta kükredi Fatih.Irmak, "Abi sakin ol!" dese de hiç bir işe yaramadı.
"Cevap ver bana!" Fatih öyle bağırmıştı ki saki telefonun arkasında değil burada yanı başımdaydı.
"Evet ama bi-bir din-" Irmak açıklamaya çalışırken Fatih kesti lafını. "Ve Seray'ı sıkıştırmış mı? İkileteyim deme Irmak!"
"Abi" Irmak'ın sesi çok derinden geliyordu, sesini çıkaramadığı belliydi. Fatih, "Irmak lafı dolandırma! Cevap ver sadece!" diye bir kez daha üstelediğinde Irmak artık reddedemedi. "Evet! Evet! Sıkıştırmış yolda, bir şeyler söylemiş."
"Ulan Hikmet, Ulan Hikmet!" dedikten sonra bir daha Fatih'in sesi gelmedi. Telefon hala kulağındayken Irmak konuştu. "Abi dur!.... Seray koş abim çıktı deli gibi!"
Telefonu kulağımdan indirdiğim gibi koşarak çıktım evden. Nereye gidecekti ki? Hikmet'i nerede bulacaktı. Yolda gördüklerime hem Hikmet'i hem Fatih'i sordum, söylenen yönler beni kahveye götürüyordu. Kahveye yaklaştıkça bağırış sesleri duyuluyordu. Tam kahveye yaklaşmıştım ki arkamdan adımın seslenildiğini duydum. Kahveye girmeme bir kaç adım kalmıştı ki arkama dönüp baktım. Seslenen Fırat abiydi. "Seray! Ne oluyor?"
Ona cevap veremeden arka yanımdaki boydan kahve camı gürültüyle parçalandı, çığlık atarak kafamı eğdim. Bir kaç saniye sessizlik olduğu anda omzumun üzerinden arkama baktım, Hikmet cam parçalarıyla birlikte arkamda yerde kıvranıyordu. Kırılan cam boşluğundan çıkan Fatih, aynı hızla yerde yatan Hikmet'in yakasına yapıştı. "Kalk lan! Kalk beni de sıkıştır! Öyle kolay yığılmak yok Hikmet efendi! Kalk!" derken Hikmet'in yerden kalkamayan yarı ayık gözlerle bakan yüzüne bir yumruk indirdi Fatih. Çığlık atmayı bırakıp araya girmeye çalıştım.
"Sen Seray'a dokunmayacaksın lan! Yanına bile yaklaşmayacaksın! Kokusunu almayacaksın kokusunu!"
"Fatih dur ne yapıyorsun?!"
Omuzlarından tuttuğum Fatih, beni görünce şaşırdı. Bu şaşkınlıktan faydalanıp onu omuzlarından iyice geriye itekledim. "Dur, ne yapıyorsun?! Öldüreceksin ya adamı?"
Irmak da, Fatih'le birlikte kahveden çıkmıştı ama bir kaç kişi olaya karışamasın diye onu tutuyordu. Benim Fatih'i tuttuğumu gören Fırat abi, Irmak'ın yanına gitti ve onu tutanlardan ayırarak kendine yasladı. Fatih bir bana bir yerde yatan Hikmet'e bakıyordu. "Ölsün! Gebersin şerefsiz! Ne demek ya? Ne demek seni sıkıştırmak, sana dokunmak ne demek Seray?!" Fatih hala bağırırken yüzünü avuçlarımın içine aldım ve bana bakmasını sağladım. "Bana, bana bak!" Fatih'in bakışları gözlerimi bulurken alçak sesle devam ettim. "Sakin ol. Bitsin artık. Ben iyim buradayım, seninleyim. Bana hiç bir şey yapamadı. Sakin ol ne olur. Benim için."
Fatih'in gözlerinin koyusu dağılırken, sakinleştiğini anladım. O sırada polis ve ambulansın siren sesleri duyuldu. Ellerimi Fatih'in yüzünden çektim ve yanına geçip koluna sarıldım. Birkaç polis arabadan indi. "Ne oluyor burada? Kim yaptı bunu?"
Fatih sakince elini kaldırdı. Bunun üzerine polis yanındaki memura işaret etti. "Alalım bu arkadaşı. Sadece sen mi?"
"Sadece ben" Fatih soruları soran polisi yanıtlarken, diğer polisler beni uzaklaştırıp Fatih'in kollarına girdiler. Arabaya doğru götürürlerken arkasında kala kalmıştım. "Ama-" dediğimde lafımı Fatih kesti ama Fırat abiye hitaben konuştu. " Fırat... kızlar..."
"Kızları merak etme. Ali'yi arıyorum ben hemen." Fatih arabayla uzaklaşırken, sağlık görevlileri de Hikmet'i kaldırıyordu. Fırat abi telefonu kulağına götürürken bizi de yönlendiriyordu. "Kızlar hadi, araba fırının önünde. Alo Ali-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI
General FictionYıllar geçti ama biricik annemizin yeri bir türlü dolmak bilmedi. Acımızı da yanımıza alıp bambaşka bir şehire geldik. Peki yıllar sonra her şeyin başladığı yere dönmeye karar verirsek: KEMER Mahallesine.. Kardeşliğin, dostluğun, ailenin, en önemli...