Seray'dan:
"Sana söylüyorum. Tüm bunlar yetişmeyecek!" diye stemlendim Irmak'a, kafeye giden yokuşu inerken.
"Ay amma söylendin Seray! Sen bize yardım etmek mi istemiyorsun? Bir şey mi yaptık biz bilmeden seni üzdük mü?" diye doğal olarak alternatif cevaplar aradı Irmak. "Hayır canım ne üzmesi.... Ben yetişmez diye korkuyorum. Hem abin ne diye bu zamana bıraktı kafenin dizaynını?"
"İşte onu bende anlamadım." derken kaşarlarını kaldırdı. Bende daha fazla üstelemedim. Zaten kafeye gelmiştik. İçeriye girdiğimizde masaların geldiğini gördük. Neyse ki bir şeyler seçebilmişti. Hazal abla bara yaslanmış Fatih ile konuşuyordu, içeriye girdiğimizde ikisi de sus pus olmuştu. "Hah kızlar sonunda geldiniz. Fatih'le masaları ne şekilde organize edelim şaşırdık kaldık. Bir plan çıkarmalıyız ki sandalye ve kanepe sayısı çıkaralım. Bir de duvarlar çok boş geldi gözüme siz ne diyorsunuz?"
"Sana da merhaba Hazal abla!" dedim şaşkınlıkla. Irmak da beni dürttü. "Hazal abla değil yenge demen gerek Seray." Hepimiz ona güldüğümüzde tekrar mekana odaklandım. "Eee üzerine yorum yapabileceğimiz bir fikriniz var mı yoksa...."
Fatih, "Şu broşürde burada kaç farklı masa tipi olduğu var. Bunları ne şekilde ayrıştıralım ona karar veremiyoruz sen bir baksana." dediğinde broşürü elime aldım. Biraz incelediğimde 4 kare 8 dikdörtgen ve birde oldukça büyük bir dikdörtgen masa gelmişti. Barın yanındaki duvarı işaret ettim. "Burası için uzunca bir kanepe alabiliriz güzel olacaktır. Dikdörtgen 3 masayı önüne koyarız ve karşılarına da sandalyeler atarız." Kafamı kaldırdım ve tekli avizelerle karşılaştım. "Masaları avizelerin tam altına denk getirdik mi tamamdır."
Sonra barın karşısını yani giriş tarafını işaret ettim boydan boya camdı. "Cam önüne yine kanepeler kullanabiliriz ve ortaya dikdörtgen masalar gelir." Uzun kanepeli duvar ve cam duvar arasını işaret ettim. "Buraya uzun dikdörtgen masayı koyarız böylece sanki ortamı ikiye böler. Onun önüne yani boş kalan kısma da büyük bir çiçek alırız ağaç gibi bir şey etrafına rahat koltuklar koyarız ve kare masalarla tamamlarız."
Fikirlerimi onaylıyorlar mı diye baktığımda Hazal abla ve Irmak pek bir şey anlamış gibi değildi ama Fatih'in gözlerinin içi parlıyordu ve ben o parıltıyı özlemiştim. "Hadi o zaman!" dediğinde masaları belirlediğim yerlere çekerek şöyle bir göz attık. İyi görünüyordu. Ardından ufak tefek detaylar için bir liste hazırladık. Mutfak eşyaları, vazolar, avizeler, çiçekler duvar süsleri vs vs....
Sonrasında büyük bir alışveriş bizi bekliyordu.
Hep birlikte yollara düştük önce sandalyeler ve kanepeler seçildi bu bize epey pahalıya patlamıştı ama Fatih'in hala sermayesi var gibi duruyordu. Bildiğim kadarıyla bir miktar kredide çekilmişti. Sonrasında tabak çanak bardak tarafına geçtik fatihle mekanın kahve tonlarına uyumlu takımlar seçerken Irmak ve Hazal abla bize sadece baş sallamak için katılmıştı. Fatih ne dersem onaylıyordu asla hayır demiyordu sanki kafe benimdi ve o sadece sermayeyi karşılıyor gibiydi. Sonrasında mekanı süsleyecek bir kaç yeşillik aldık. Bazı vazolar ve bibloların arasında kızlarla adeta kaybolduk ve Fatih çareyi bizi kasada beklemekte buldu.
Geriye döndüğümüzde yorgunluktan bitkin hissediyordum. Sandalyeler ve kanepeler tabi ki teslim edilecekti, tabak çanak takımları da öyle ama geriye kalanları biz taşımıştık. Son paketi kafenin içine bıraktıktan sonra ben çıkışa ilerlerken Fatih'te kapıya yakın bir yerde şartellerden ışıkları kapattı. Çıkışa bir kaç adım kala beni kolumdan yakaladı ve karanlıkta kendine çevirdi. Boş bulunduğum ve bedenim yorgunluğa yenik düştüğü için kendimi adeta onun kollarında buldum. Yüzüm göğsüne rastlarken başımı kaldırıp bakışlarıyla karşılaşmamak için direniyordum. Saçlarım omuzlarıma dökülüyordu, Fatih'in bakışları o kadar keskindi ki o ince teller bile omuzlarıma ağırlık ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI
General FictionYıllar geçti ama biricik annemizin yeri bir türlü dolmak bilmedi. Acımızı da yanımıza alıp bambaşka bir şehire geldik. Peki yıllar sonra her şeyin başladığı yere dönmeye karar verirsek: KEMER Mahallesine.. Kardeşliğin, dostluğun, ailenin, en önemli...