Uzun zamandır en heyecanlı uyandığım gündü. Bu akşam mezuniyet balomuz vardı. Elbisemi giyinmek için heyecanlıydım. Erkenden uyandım çünkü bu günün bir an önce başlamasını istiyordum. Banyoya geçip önce bir duş aldım, ardından uzun bir bakım yaptım ve mutfağa geçtim.
Aklıma dün bu mutfakta Fatih'in yanağıma kondurduğu öpücük geldi. Fatih'i öpmüştüm ve sarhoş olduğum için hatırlamıyordum, rezillik! Konuyu açıkça konuşamadan, içerden abim seslenince çıkmıştık mutfaktan. Neyse ki! Tüm akşam Fatih'in yüzüne bile bakamadım ama yüzümde dudaklarının sıcaklığını da hala hissediyorum.
Bunun mutluluğu da eklenince ailem için geniş bir kahvaltı sofrası kurdum.
"Günaydın." Abim mutfağa girince, gözleri adeta parıldadı. "İşte görmek istediğim manzara!" Abimin üzerine gülmeden edemedim. Yanına gidip yanağından kocaman öptüm. "Günaydın abilerin abisi! Babamı uyandırayım, kahvaltıya başlayalım."
"Babam erkenden çıktı. Ben duydum sesini. Adam iş aşkıyla yanıyor." Gülerek masaya oturdum. Daha kahvaltıya başlayamadan kapı ziliyle tekrar ayaklandım. Açtığım kapının ardında Irmak'la karşılaşmak şaşırttı. "Irmak?"
"Günaydın Seray." İçeriye girerken, yanaklarıma öpücükler kondurdu. Belli ki o da benim gibi heyecanlıydı. Girişte ayağına takılan topla neredeyse düşüyordu. Öne atılıp, "Dikkat et!" dedim. Ayaklarına takılan topu eline aldı. "Bu Fırat'ın basket topu. Bak ben imzamı atmıştım." Gösterdiği yere baktım. Gerçekten de imzalamıştı. Onun imzaladığı topun neden burada olduğunu açıklama gereksinimi duydum. "Geçen gün abimle oynamışlar, sonra Fırat abi gidince abim eve getirmişti."
"Onunla basketbol oynamayı özlediğimi fark ettim." Kurduğu cesur cümle beni şaşırttı. Normalde duygularını böyle açıkça ifade edemiyordu. Bakışları bir süre dalsa da sonra kafasını sallayarak topu yere bıraktı ve mutfağı işaret etmemle o tarafa yöneldi.
"Irmak hoşgeldin! Kaynanan seviyormuş, mükellef kahvaltıya yetiştin." Abim Irmak'ı selamlıyordu ama bir taraftan yemeyi hiç bırakmıyordu. Irmak da sofraya yerleşti. "Valla seviyormuş Ali abi! Bir şey mi kutluyorsunuz siz? Sofrada bir kuş sütü eksik." Ekmek parçasını yumurtaya bastırdı Irmak. Bende o sırada masaya otururken cevapladım. "Bu gün çok heyecanlıyım, akşamki mezuniyet yüzünden. Gaza geldim öyle kurdum sofrayı."
Lokmasını zorlukla yuttuktan sonra bana katıldı Irmak. "Bende heyecandan erken uyandım bu gün. Zaman geçmeyince buraya geleyim dedim. Hem senden kırmızı oje almam lazım."
Kahvaltımızı uzun uzun yaptıktan sonra, hep birlikte toparladık. Ardından kahve içmek için tekrar masaya oturmuştuk.
"Bekle ojeyi getireyim. Unutacağız yoksa." Ojeyi unuttuğum falan yoktu, sadece bir kaç gecedir üzerinde çalıştığım bir resmi Irmak'a vermek için tam zamanı diye düşünüyorum. Elimde oje ve resimle geri döndüm masaya. "Irmak, ben senin için bir şey çizdim."
"Gerçekten mi? Ne çizdin? Merak ediyorum hemen ver onu!"
"Ama kızmak yok. Sadece dışarıdan nasıl göründüğünüzü görmeni istedim." Irmak'ın kaşları çatılırken, kara kalem çalışmamı önüne koydum. Kalın resim kağıdında Irmak ve Fırat abinin yan yana bir resmini çizmiştim. Irmak, Fırat abiye sırtını yaslamıştı ve Fırat abinin eli, Irmak'ın rüzgarda dağılan saçlarındaydı.
Irmak uzun uzun baktı resme. Abimde kafasını uzatmış merakla bakıyordu.
"Vay be! Çok güzel olmuş Seray." Abim yorum yaptıktan sonra Irmak bakışlarını zorla ayırdı elindeki kağıttan ve bana döndü. "Gerçekten dışarıdan böyle mi görünüyoruz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI
Художественная прозаYıllar geçti ama biricik annemizin yeri bir türlü dolmak bilmedi. Acımızı da yanımıza alıp bambaşka bir şehire geldik. Peki yıllar sonra her şeyin başladığı yere dönmeye karar verirsek: KEMER Mahallesine.. Kardeşliğin, dostluğun, ailenin, en önemli...