Ah Hikmet! Bütün gece sessiz kalması hiç hayra alamet değildi zaten. "Ne haber gençler? Valla elinize sağlık mükemmel olmuş, burası. Daha önce söyleme fırsatı bulamamıştım." Hikmet rahat adımlarla bize doğru gelirken abim de bir adım öne çıktı. "Ne istiyorsun Hikmet?" Hikmet aramızda bir kaç adım kala durdu, başını omzuna yatırdı ve cevapladı. "Gençliğimi derdim ama senide üzmeyelim şimdi Ali." Ardından tüm alaycılığıyla devam etti. "Ne güzel olmuşsunuz siz böyle, grup olarak. Çok güçlü falan mı oldunuz ? Hı? Sevgi bağı olayları mı?" Hazal abla da ilerledi ve abimi kolundan tutarak geriye çekiştirdi. "Ali gidelim ya, huzurumuzu bozmaya gelmiş besbelli."
"Vayy Hazal hanım! Ne çabuk affetmişsin ya seni terk eden Ali'ni. Ama siz lisede de böyleydiniz. En büyük aşıklar!" Hikmet attığı kahkahayla açık açık dalga geçiyordu, abim ve Hazal ablanın aşkıyla.
"Sen küstüğümüzü nereden biliyorsun?" Hazal abla mantıklı bir soru sormuştu. Sonuçta abim ve Hazal abla ayrıldığında Hikmet içerideydi. Tabi bu sorunun cevabı da çok zor değildi. Şeyma! Hikmet ucu açık bir cevap verdi. "Ben sandığınızdan çok daha fazla şey biliyorum Hazal Alkazan." Ardından bakışları Fırat abiye döndü. "Fırat ne diyorsun, senin düğünü de mi meydanda yapsak? Gerçi senin aşkın biraz imkansız öyle değil mi? İyisi mi gel sen bu kara sevdadan vazgeç. Hazır Alev kartı da ortadayken, değerlendir bence." Bizimle açıkça dalga geçiyordu.
"Boş boş konuşma Hikmet! Yürü git işine !" Fırat abi geçiştirse de Hikmet'in bunu nereden bildiği büyük bir soruydu. Çoğumuz neyden bahsettiğini anlamıştık, Fırat abi de belli etmese de Hikmet'in olmayacak bir şey söylemesinden korkmuştu. Susturmaya çalışmıştı. Abim de Fırat abiye destek çıktı. "Hikmet senin derdin bizimle, boşuna başka insanların hayatlarına burnunu sokma." Onunsa durmaya niyeti yoktu. " O 'başka insanlar' benim mahkemede aleyhime bülbül gibi ötüyordu. Şimdi ben mi susacağım? Buradaki herkesin, bu sırrı bilmeye hakkı var. Ayrıca ben Fırat'ı büyük bir dertten kurtaracağım. Yıllardır cesaret edemediği şeyi tek nefeste söyleyebilirim. Sana da yazık be Fırat, taşı taşı bir hal olmuşsundur bu yükü!"
"Neyden bahsediyor bu?" Fatih, Fırat abiyi iyi tanıyan birisi olarak, denklemi çözememenin huzursuzluğuyla sormuştu bu soruyu. Irmak'ın bakışları da Fatih'ten çok farklı değildi. Bu gün Fırat abiye hatırlamadığım kez Irmak'ın bu gerçeği ondan duyması gerektiğini söylemiştim. Sanki bu felaketi hissetmiş gibi. Yine de biraz geç kalmıştık belli ki. Hikmet'i durdurmanın bir yolu yoktu. O bomba bu gece patlayacaktı. "Bak Fatih arkadaşın merak ediyor. Bir dakika... burada bir tek Fatih ve Irmak bilmiyor değil mi? Seray sen ne zaman öğrendin?"
"Yapma Hikmet. Bunu hak etmiyorlar." Onu ikna etmek için kurduğumuz her cümle, onu biraz daha eğlendiriyordu. Bunu son cümlemi kurar kurmaz fark etmiştim. Irmak kolumdan çekiştirerek, bakışlarıyla ne olduğunu sorguladı. Hikmet hiç gecikmeden lafı devraldı. Zaten benimde Irmak'a verecek cevabım yoktu. "Seni kınayayım mi acıyayım mı bilmiyorum Fırat. Hem en yakın arkadaşına ve onun ailesine yıllarca ihanet ettin hem de yanı başında olmasına rağmen sevdana hasret kaldın."
Abim yüzünü sıvazlayarak arkasını döndü. Fırat abininse omuzları çoktan düşmüştü, bakışları yerdeydi. Hazal abla kardeşine yanında olduğunu hissettirmek için Fırat abinin kolunu tuttu. Fatih, Hikmet'in her cümlesiyle parçaları birleştiriyordu, Hikmet'e yaklaşmadan duramadı. Irmak ne hissediyordu bilmiyorum ama az önce beni çekiştiren eli, şimdi boynunda Fırat abinin aldığı kolyenin üzerindeydi. Hikmet zevk alırcasına devam etti. "Ama en acınası olan, onun gözlerinin içine bakıp, seni seviyorum demeye cesaret edemeden yıllar geçirmiş olman. Neyse ki ben sizin için gizemi çözdüm! Bu iyiliğimi unutmayın, içinizdeki hainleri deşifre ettim."
Hikmet bir süre sessiz kaldı, gerilim yaratıyordu kendince. Yine de bir anlığına buradan sonrasını Fırat abiye bırakır diye umut ettim ama yapmadı. Gerçekten tek nefeste söyleyiverdi. " Irmak bu kadar aptal olma, bu adam sana ilk günden beri aşık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI
General FictionYıllar geçti ama biricik annemizin yeri bir türlü dolmak bilmedi. Acımızı da yanımıza alıp bambaşka bir şehire geldik. Peki yıllar sonra her şeyin başladığı yere dönmeye karar verirsek: KEMER Mahallesine.. Kardeşliğin, dostluğun, ailenin, en önemli...