SIFATLAR

448 50 0
                                    

"Hikmet sana aşıkmış. Senin kılına bile zarar veremezmiş. Şeyma'ya az kalsın vuracaktı, senin canını yaktığı için. Bilmeye hakkın olduğunu düşündüm."

Kulaklarımda bir uğultu vardı, kafamda bir sürü ses. Irmak'ın sözleri o seslerin arasına karışıyordu, anlamını kaybediyordu. Daha fazla dayanamayacağımı fark edince, oturacak bir yer aradım, Irmak'ların geniş banyosunda. Klozet, Irmak'ın elini sararken iş görmüştü, bende oturdum. Irmak bir tepki vermemi bekliyordu ama ben kafamı toparlayamıyordum. "Dur biraz. Yanlış anlamışsındır...Değil mi? Lütfen yanlış anlamış ol."

"Bende yanlış anlamış olmayı dilerdim Seray ama kulaklarımla duydum. Hikmet, aşığım Seray'a diye haykırdı adeta."

Ellerimle yüzümü kapatırken bir rüya olmasını diledim. Bunun nasıl bir felaket doğuracağı bilinmezdi. Felaketi de geç, bu benim midemi bulandırıyordu. Keyfi uğruna annemi canından eden adam, bana nasıl aşık olurdu! Bunu dillendirmemesini ve her şeyin dışında tutmasını diledim. Irmak önüme oturdu ve bileklerimi tutup, ellerimi yüzümden uzaklaştırdı. Sadece bir kaç dakika önce tam tersi durumdaydık.

"Doğabilecek felaketlerin farkındayım Seray ama bu senin suçun olmayacak. O pislik hak ettiği yere dönecek ve inan bana o aşk dediği şeyin sana zarar vermesine izin vermeyeceğim." Irmak'ın desteği bana güç vermişti, yine de şimdilik olabilecek felaketleri uzak tutmak istiyordum. "Irmak şimdilik aramızda kalsın olur mu? Abim ya da Fırat abi duyacak olursa..."

"Fatih Urgancı'nın boş duracağını mı düşünüyorsun? Abimin sinirli halini görmemiş gibi konuşma."

Fatih'in benim için büyük bir belaya bulaşıp bulaşmayacağından emin olamadım. Bana ve abime ne kadar değer verdiğini açıkça hissettiriyordu ama konu bambaşkaydı. Yine de düğün gecesi, Fırat abinin sırrı ortaya çıktığında, Fatih'in halini hatırladım. Gözlerinin kararışı, anlında ki ve ellerindeki damarların belirginleşmesi... adeta ben bir ateş parçasıyım ve sakın yanıma yaklaşmayın diyordu. "Gözü dönüyor biliyorum. Sanki karanlık bakıyor."

"Sana bir sır vereyim mi? Bunu çok az kişi biliyor. Hatta gruptan bile sadece Fırat biliyor sanırım." Irmak belli ki farkında değildi ama ilk kez Fırat abinin adını kullanmıştı uzun zaman sonra ve abi sıfatını atmıştı. Kafasında bir şeyleri oturtuyordu anlaşılan. Hazal ablanın konuşmasından sonra, artık eskisi kadar imkansız gelmiyordu demek ki. Fatih'in bir an önce Fırat abiyle konuşmasını diledim. Irmak'dan dinlemek istediğim ve yorum yapmak istediğim pek çok şey vardı Fırat abiyle ilgili. İçten içe sevincim sürerken Irmak'ın vereceği sırra olan merakımda artıyordu. Kendisi de devam etti. "Biz Trabzon'da doğduk ama ,abim 12 ben de 8 yaşında falandım, annemin memleketine yani buraya, İzmir'e taşındık. Sebebini herkese ,burada daha iyi bir yaşam sürebileceğimizi düşündük, diyoruz ama asıl sebebi..."

Irmak duraksadı, sebebi ne olabilirdi? Neydi onu bu kadar huzursuz eden?

"Bak Seray, Trabzon'u bilirsin, herkes asabidir, herkes. Kanımızda var bu. Kötüyüz demiyorum ama asabiyiz işte. Hele de abimin yaşlarındakiler, daha bir kanları deli akıyor derdi babam. Mahalleden bir oğlan sürekli abime sataşıyormuş. Abim en sonunda dayanamamış, çocuğu döve döve hastanelik etmiş, burnunu kırmış, kaşını yarmış. Kolunu kırmış çocuğun, kolunu! Tabi olay büyük, aileler karıştı. Abimin haksız olduğunu hiç düşünmedim ama abim de hiç bir zaman o çocuğun ne deyip de onu bu kadar delirttiğini söylemedi. Oğlanın ailesi, kapımıza dayandı, babamı, dedemi alenen tehdit etti. Dedemde ki damarda bizimkine benzemez aldı tüfeği dayandı adamın karşısına, 'sen benim aileme dil uzatamazsın, senin çocuğun kışkırtmış bizim oğlanı, bir Urgancı'yı kışkırtacak cesareti nereden bulmuş git oğluna sor', diye. Bu olaylar hiç durulmadı, annemle babamda son çare çocuğun ailesini susturmak için biz buralardan gidiyoruz demiş. O çocuk iyileşemeden biz İzmir'e yerleşmiştik. Abimin o öfkesi, dedemin bir mirası diyelim. Hiç bir şeye benzemez..."

AŞK ÇIKMAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin