Seray'dan:
"Irmak?" Irmak'ı bahçenin köşesini dönerken gördüm. Omuzları düşük ve düşünceliydi. Ona doğru yaklaştığımı görünce adımlarını hızlandırarak, o da bana doğru geldi ve omuzlarımdan tuttu. "Buradayım Seray. Bulamadım zaten Şeyma'yı. Hadi sınıfa dönelim."
"Çok şükür! Irmak, Şeyma'ya parmağının ucuyla bile dokunursan, sana neler yapar düşünmüyor musun? Okuldan atılabilirsin, şurada okulun bitmesine bir hafta kaldı hem de. Ayrıca seni geç, Fırat abinin sırrını tüm mahalleye yayar. Bence bütün bunların şimdilik gizli kalması en doğrusu."
"Haklısın."
"Sen iyi misin? Çıkarken alev gibiydin."
"Bana Alev deme lütfen Seray!"
Okula girerken konu tamamen başka bir yöne sapmıştı. Alev'le alakalı ne olmuştu ki? "Ne oldu?"
"Dün çöp atarken rastladım. Alev'e ve ona..."
"O dediğin, Fırat abi mi?" Irmak bakışlarını yerden kaldırmadan kafasını salladı. Hala Fırat abinin adını kullanmamakta ısrarcıydı. Belki de nasıl hitap edeceğini bilemiyordu .Rahatlıkla abi sıfatını kullanamadığına göre, başka bir kalıba sığdırma düşüncesi de vardı anlaşılan. Tüm bunları düşünürken Irmak'tan beklemediğim bir soru geldi. "Aralarında bir şey mi var?"
"O da nereden çıktı? Öyle bir şeyin olmayacağını çok iyi biliyor olman gerek."
"Ne biliyim? Dün öyle sokakta... ahtapot gibi sarılmıştı adama!"
"Sen kıskanmış olabilir misin?"
"Olabilirim. Yıllardır herkesten kıskanmıyor muyum zaten? Alışkanlık."
Irmak kendini öyle bir savundu ki, üstüne gidecek koz bulamadım. Sınıfa geçtiğimizde Şeyma da arkamızdan girdi. Birkaç dakika önceki neşesi yoktu. Irmak'ın, bulamadığını söyleyerek, yalan söylemiş olabileceği ihtimali kaç? Gün devam ederken Şeyma'nın bakışları kaçamaklaşmıştı. Uzun zaman sonra dönüş yolunda Irmak'laydım. Sormadan edemedim. "Şeyma'yı gerçekten bulamadın, değil mi Irmak?"
"Ne demek istiyorsun?"
"Şeyma döndüğünde çok çekingendi, bak beni kandırmıyorsun değil mi?"
"Hayır, ona bir şey yapmadım, konuşmadım bile." Irmak çok göz teması kurmuyordu ama yine de sözlerine güvendim. Fırının önünden geçmemiz icap edince, Irmak durdu. "Bir süredir bu yolu kullanmıyorum. Son geçtiğimde de Alev'le görmüştüm yine."
Irmak'ın bu konuda konuşmak istediği, anlatmak ve açılmak istediği belliydi ama ben bunu şu an yapamazdım. Elim kolum Fatih tarafından bağlanmıştı. Yine de Irmak'ı desteksiz bırakacak değildim. "Sorun yok Irmak. Bak dünyanın sonu değil, tamam mı? Fırat abiyi görmen neyi değiştirir ki?"
"Fikirlerimi." Çok köşeli bir cevaptı. Ne tarafa çeksem gelirdi. Üzerine düşemedim, verdiğim bir söz vardı. Fırının önünden geçerken camın ardından Fırat abiyi görmüştük. Irmak'la bir sürelik göz teması kursalar da ne Irmak duraksadı ne de Fırat abi kapının önüne geçti. Öylece aradaki camdan birbirlerine baktılar, ta ki fırın arkamızda kalıncaya dek. İşte o zaman Irmak önüne dönüp, yoluna devam ederken, arkamı döndüğümde Fırat abinin kapının önüne çıktığını gördüm. Öylece arkamızdan bakıyordu. Eve vardığımda elimin kolumun bu kadar bağlı olması canımı sıktı. Yolda Irmak, Fatih'in okulda olduğunu söyleyince, fırsat bu fırsat dedim ve Hazal ablayı aradım.
"Kafası çok karışık Hazal abla. Onu ikna edecek cümleler kuramıyorum, verdiğim bir söz var biliyorsun. Ama konuşmanın tam zamanı bence."
"Tamam ben hemen onlara gidiyorum. Aklın kalmasın. Haber verdiğin için sağ ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI
General FictionYıllar geçti ama biricik annemizin yeri bir türlü dolmak bilmedi. Acımızı da yanımıza alıp bambaşka bir şehire geldik. Peki yıllar sonra her şeyin başladığı yere dönmeye karar verirsek: KEMER Mahallesine.. Kardeşliğin, dostluğun, ailenin, en önemli...