Bugün güzel bir gün olacak. Öyle olmalı, öyle. Çünkü abimin nişanı var. Elbette güzel bir gün. Ama ben bu kırmızı elbisenin içinde başka birisiyim. "Of!" diye derin bir nefes verdim. Alışverişe çıkmak istediğimde Irmak, onda tam bana göre bir elbise olduğunu almamamı söylemiş durmuştu. Aslında bu elbiseyi kendisi için yeni almış ama giymemeye karar vermişti. Sadece böyle iddialı bir kımızı giyinen birisi değildim ve bir haftadır elbise konusunda tereddütteydim. Nişan gününde bile. Ama artık itiraz edemezdim bugün bir sıkıntı çıkmamalıydı. bu gün güzel bir gündü.Derin bir nefes aldım ve elbisemin rengini unutmaya çalışarak at kuyruğumun dalgalarını omzumun arkasına attım. "Baba! Hadi çıkalım artık, abimlerden önce orada olmalıyız." Bu Karaman erkekleri bir tuhaftı, hep en son onlar çıkıyordu. Babam telaşlı adımlarla hole ulaştığında halam öne atıldı ve babamın yamuk kravatını düzeltti. "Takıları aldınız mı?" diye sordu telaşlı babam. "Aldık abi. " diye cevapladı halam. Sonunda evden çıktığımızda Fırat abinin kapının önünde bizi beklediğini gördük. Çünkü abim bizim arabamızla Hazal ablayı almaya gitmişti.
"Fırat? Oğlum niye zahmet ettin biz gelirdik." dedi babam. Fırat abi ona kapıyı tutarken söylendi. "Olur mu Rahmi amca. Bizimkileri bıraktım sizi de alayım dedim. " Sonra halamla bana baktı. "Bu güzel kadınları yürütür müyüm ya!" deyince halam güldü. "Bütün iltifatları bize etme Fırat, Irmak'a da kalsın." Halam durumlardan haberdar olduğunu bu şakayla ifade edince, babam bile kahkaha atmıştı. Fırat abi adeta kızarınca susmak zorunda kaldı ama ben binmeden önce yanına iyice yaklaşarak fısıldadı. "Gül sen. Tabi bir şakada ben yapmalıydım." Ben daha ona tehditkar bakışımı atamadan o şoför koltuğuna oturdu bile.
Kafeye vardığımızda neredeyse beni eve götürün, üstümü değiştirmeliyim diye ağlamak üzereydim. Fakat el mecbur çıktım arabadan ve içeriye hızlı adımlarla girdim, yoksa arkama bakmadan koşacaktım. Kimseyle göz teması kurmadan Sevilay teyzenin yanına adımladım. Onlar geldiğine göre, Irmak'ta burada demekti.
"Sevilay teyze Irmak nerede?"
Kadın şaşkınlıktan selam bile veremeden mutfağı işaret edince o tarafa koşturdum. Koridorda Irmak ile karşılaşınca hemen söze girdim. "Irmak, bana bu elbiseyi giydirerek çok büyük hata ettin. Hiç rahat değilim, bu cesur kesim ve renk hiç benlik değil. Nasıl oldu da kabul ettim bilmiyorum. Bunu planladığın gibi sen giymeliydin. Bu üstündeki-" derken bakışlarım elbisesine kaydı. Yeşil kalem bir elbiseydi ve omuzdan bağlamalıydı. "yerine." diye sözlerimi tamamlayıp gözlerimi kırpıştırdım. "Bu hanım hanımcık elbisede nereden çıktı yine?"
Irmak elbisesini çekiştirirken cevapladı. "Hanım hanımcık birinden tabi ki. Benden değil."
"Irmak ne oluyor yine sana. Neden kendin gibi giyinmiyorsun?"
"Seray lütfen bu elbise konusunun üzerinde durma. Zaten çok kaşındırıyor. Bana bak bakayım, çok dar mı sence biraz sıkıyor gibi. Irmak'ta ne dar giyinmiş, derler mi?"
"Ne zamandan beri insanların kıyafetin için söylediklerini umursuyorsun?"
"Sen umursadığından beri." Lafı nereye getireceğini iyi biliyordu. "Ne olmuş elbisenin kesimine, rengine. Gayet de yakışmış."
"Hayatım?" Bu sorgular tonlama Fırat abidendi. "Sen çok şey olmuşsun...." Düşüncelerini Irmak ile aynı anda tamamladık. "Hanım hanımcık?"
"Aynen. " dedi Fırat abi. Irmak bir kez daha üzerini ve dalgalı saçlarını düzeltti. "Kötü mü olmuş?"
"Öyle bir şey mümkün mü?" diyerek ona yaklaşıp alnını öptü Fırat abi. "Bir şeyin sana yakışmaması mümkün mü? Ben o yüzden demedim. Sadece pek senin tarzın değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI
General FictionYıllar geçti ama biricik annemizin yeri bir türlü dolmak bilmedi. Acımızı da yanımıza alıp bambaşka bir şehire geldik. Peki yıllar sonra her şeyin başladığı yere dönmeye karar verirsek: KEMER Mahallesine.. Kardeşliğin, dostluğun, ailenin, en önemli...