Seray'dan:
Irmak kapıyı üzerinde bol ve lekeli bir tişört ve saçlarını tepesinde tamamen dağılmış bir topuz yapmış halde açtı. Onun bu halini gördüğümde irkilerek bir adım geriye kaçtım. "Eğer bir kişi daha gulyabani şakası yapmaya kalkarsa yangın merdiveninden sallandıracağım!" diyerek önden uyardı beni. Dişlerimi gösterecek kadar sahte bir şekilde güldüm. "Prenses gibisin..." diye şirin görünmeye çalıştım. Gözlerini devirdi ve kollarını çaprazlayarak savunma pozisyona geçti. "Neden geldin?"
Geri attığım adımın yerini doldurarak ona yaklaştım. "Ateşkesimiz devam etmiyor mu?"
"O sadece Günday ve Ayyüce sinsilerinin yanında geçerli." diye bakışlarını kaçırdı. "Abim de kafe de biliyorsun."
"Senin için geldim Irmak, konuşmak istiyorum. Kendimi affettirmek istiyorum." Halini işaret ettim. "Sende bensiz çok mutlu görünmüyorsun." Anlamayacağımı düşünerek mırıldandı. "Tek sebebi sen değilsin."
Geriledi ve beni içeriye aldı. Birlikte odasına geçtiğimizde yatağının hala açık ve dağınık olduğunu gördüm. Kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Tamam bende sensiz çok kötüyüm ama bu depresyon fazla değil mi?"
Pes ederek omuzlarını düşürdü. "Fırat ile tartıştık." Demek Fatih bu yüzden onunla konuşmamı istemişti. Ben düşünürken o biraz öfkelendi. "Sanki yeterince uğraştığımız şey yokmuş gibi şimdi bir de benimle küs."
Yatağına oturduğunda yanına oturdum. "Sorun ne?"
"Beni sevdiğini söyledi." dedi elleriyle uğraşırken. "Ve sen ona geri söylemedin." diye teoride bulundum. Başını sallayarak onayladı. "Sana bunun aranızda sorun yaratabileceğini söylemiştim."
Kaşlarını çatarak bana döndü. "Ah evet! Bende, bana yalan söylememeni söylemiştim."
Moralim daha da bozulurken sonunda kendimi açıklama fırsatı bulduğum için bunu kullandım. "Sana yalan söylemek istemedim. Sadece korktum Irmak. Bana yapabileceklerinden değil, arkadaşlığını kaybetmekten korktum. Bana başka bir gözle bakmandan korktum." O bana bakmadığı için önüme döndüm ve devam ettim. "Aslında onu daha ilk gördüğümde aşık olmuştum. Daha farkında bile değildim ama deliye dönmüştüm. Sonra olanlar oldu. Şeyma ve birçok şey..."
"Sen bir aptalsın." dediğinde bunu kabullenmiştim. "Sen benim en yakın arkadaşım oldun. Tamam biraz korkmuş olabilirsin." dediğinde ona, biraz mı, diye sorarcasına baktım. O da kabullendi. "Tamam felaket korkunç birisi olabilirim. Ama bu Şeyma ve Alev hak ettiği içindi. Onlar benim en yakın arkadaşım değildi. Onlar Fırat ve benim için çabalamadı, İzmir'den Trabzon'a kadar sırf ben sevdiğim adamı göreyim diye yol tepmedi." dedi ve bir an duraksayıp düşündü. "Ah, yoksa abimi görmek için mi gelmiştin?" diye şaşkınlıkla sordu.
"Hayır tabi ki sizin için geldim Irmak. Kavuşma anınız çok güzeldi. Ayrıca biraz ilerinizde Fatih bana ondan uzak durmamı söylüyordu."
"O hanzoyu mu dinliyorsun?" dediğinde güldüm ve o da güldü. "Zaten Fatih Urgancı'ya aşık olarak başını belaya sokmuşsun, sana ne diyebilirim ki?" dedi beni dürterek. Sonra yüzü hüzünle gölgelendi. "En yakın arkadaşın olarak bütün o heyecanları bana anlatmadığın için kızgınım sana." dedi. Bende üzüntüyle ona baktım. "Şimdi anlatsam?"
"Evet!" deyip yatakta geriye kaydı. Bende ona doğru döndüm ve Fatih'i ilk gördüğüm andan, onu öptüğüm ana ve sonrasında yaşananlara kadar her şeyi anlattım.
"Kesinlikle bizden daha romantiksiniz." dedi başını sallayarak. "Bende abim neden turuncu lalelerle kafayı bozdu diyordum." Adeta aydınlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI
General FictionYıllar geçti ama biricik annemizin yeri bir türlü dolmak bilmedi. Acımızı da yanımıza alıp bambaşka bir şehire geldik. Peki yıllar sonra her şeyin başladığı yere dönmeye karar verirsek: KEMER Mahallesine.. Kardeşliğin, dostluğun, ailenin, en önemli...