Yazardan:
Urgancı ailesi sessizlik içerisinde koca salonda otururken herkesin aklı başka bir yerdeydi. Mustafa dede namazını yeni bitirmiş duasına devam ederken gözleri torunlarında gezindi. Tek istediği mutlu ve huzurlu olmalarıydı ama şu an ikisi de öyle görünmüyordu. Sevilay Hanım, sabah Seray'la yaptığı küçük oyun konusunda hala kararsızdı, doğru mu yanlış mı yaptı bilemiyordu. Ekrem Bey de ise hala yoğun bir sinir duygusu peydaydı. Mahallelinin konuşmaya devam ettiklerini biliyordu. Şüphesiz en rahat Zarife Babaanneydi. Oğlunun inadını biliyordu, herkes ne derse desin Ekrem'in sözünden caymayacağına emindi.
Irmak'ta durumlar aynıydı. Telefonunu almıştı ama pek aktif olamıyor, eskisi gibi sürekli elinde taşıyamıyordu. Gergin bekleyişi devam ediyordu. Abisine ve dedesine güvenmese kafayı yiyebilirdi.
Fatih ise ailede zihni ortamdan en uzak kişiydi. Resmen bir seyahate çıkmış dolaşıp duruyordu. Savaşma kararı alınmıştı ama bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Tek başına nasıl çözecekti bu aşk işlerini? Yalnız hissetmeden edemedi. O sırada bakışları Irmak'a kaydı. Belki de ona anlatmalıydı. Kız kardeşi yanında olurdu. Ama Irmak'ın da terliklerini izleyen dalgın ifadesini görünce, bir de kendi derdiyle sıkmak istemedi. Düşüncelerinde dolaşmaya geri döndü Fatih.
Ortamdaki tek ses saatin işleyişiydi ama herkes o kadar dalgındı ki onu da duymuyorlardı. Bu sebeple aniden çalan zilin sesiyle bütün Urgancı'lar yerinde sıçradı.
"Uy bismillah!" diyerek damak çekti Zarife Babaanne. Ondan farksız olan Sevilay Hanımın da eli kalbindeydi. Herkes şaşkınca birbirine bakıyordu. Adete bir rüyadan ya da uykunun ortasında uyandırılmış gibiydiler.
"Kapidaki gidecek da!" diye uyardı Mustafa dede, kimsenin hareketlenmediğini görünce. Bunun üzerine Sevilay hanım koşarak çıktı salondan.
Kapıyı araladığında Hazal'ı görmeyi beklemiyordu. "Hazal?" diye sordu, genç kızın gülen yüzüne karşılık. "Sevilay teyze, rahatsız ediyorum ama heyecandan nereye gideceğimi bilemedim. Irmak ile Fatih'i görebilir miyim?" Hazal gülümsüyordu ama Sevilay Hanım tedirgin olmadan edemedi.
"Geç kızım da..." dedi kenarı kayarken. "Hayırdır?" O an için Sevilay Hanım, bütün husumetleri unuttu. Tek düşündüğü kötü haber almamaktı. Hazal başını salladı. "Hayır hayır!"
Hazal salona geçtiğinde kalabalıkla bir an duraksadı fakat o kadar heyecanlıydı ki yerinde duramıyordu. "İyi akşamlar." dedi yüzünden eksik etmediği gülümsemesiyle. Irmak ve Fatih şaşkınca ona bakarken, Mustafa dede gülümseyerek karşılık verdi. "İyi akşamlar, hoşgeldin kızım." Onun aksine Zarife babaanne ve Ekrem bey sorgularca kaşlarını çatmışlardı.
"Irmak, Fatih, biraz konuşsak mı?" diye sordu Hazal heyecanla. İçi kıpır kıpırdı yerinde duramıyordu. Irmak babasına bakınca Sevilay Hanım araya girdi. "Biz mutfağa geçelim kızım." Bunun üzerine önce Hazal arkada Sevilay Hanım, Fatih ve Irmak beyaz dolaplarla döşeli mutfağa girdiler.
"Hazal abla ne oluyor?" diye sordu Irmak bir adım öne çıkarak. Hazal dişlerin göstererek gülümsedi ve eliyle kapattığı yüzüklü elini havaya kaldırdı. "Evleniyorum!" Sevilay Hanım şok içinde elini ağzına götürürken Irmak biraz daha öne yaklaşıp Hazal ablanın elini tuttu. "Demek sonunda teklif etti."
"Sizin haberiniz var mıydı?" diye sordu Hazal. Fatih gülümsedi. "Tabi ki kızım. Günlerdir organizasyon düşünüyoruz. Ama bir türlü beğenemedi beyefendi. Nasıl etti teklifi?"
"Ayrıldığımız sokakta." diye boyun büktü Hazal. "Çok romantikti."
"Ayy Hazal'ım benim!" diyerek sarıldı Sevilay Hanım. "Nasıl sevindim bilemezsin. Çok tebrik ederim." Sonra geriye çekildi. "Gördün mü bizim Ali'yi, hızlı çıktı." Hazal kıkırdarken, Sevilay Hanım'ın bilmesine şaşırmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI
General FictionYıllar geçti ama biricik annemizin yeri bir türlü dolmak bilmedi. Acımızı da yanımıza alıp bambaşka bir şehire geldik. Peki yıllar sonra her şeyin başladığı yere dönmeye karar verirsek: KEMER Mahallesine.. Kardeşliğin, dostluğun, ailenin, en önemli...