"Ne?" Babamla aynı anda sorguladığımızda abim mızmız çocuklar gibi omuzlarını silkti. Bunun üzerine şaşkınlıkla babamla bakıştıktan hemen sonra aklıma takılan en önemli ayrıntıyı sordum. "Peki şey.... Kızın bundan haberi var mı?"
Abim gözlerini kıstı. "Yok.... ama henüz yok!"
"Ha iyi en azından bir ara haber verecek olmana sevindim!" dedim dalgaya alarak. Ardından ciddileştim. "Tövbe tövbe.... Abi iyi misin sen?"
Bizim sohbetimizin arasına babam ciddiyetle girdi. "Oğlum, bir işini eline alsaydın ya önce."
"Baba beklemek istemiyorum artık. Alırım işi de en kısa sürede. Gidip isteyelim baba nolur ya?!" Abim babamı ikna etmek için yüzünü acınır bir şekle sokmuş habire el kol sallıyordu. Babam sabır dilenerek gözlerini yukarıya dikti. "Ya sabır! Sanki marketten çikolata istiyor!"
Abim saçmaladığının farkındaydı, ses çıkarmadan suyuna uzanırken babam devam etti. "Buraya taşınırken birikmişimizin hepsini harcadık. Beni mahcup etme Alkazan'lara!"
Babamın son cümlesiyle ben şaşkınlıkla babama dönerken, abim içtiği suyun hepsini püskürttü. Tamam, sorun yok ama eğer üstüme püskürmüş olmasaydı! "Abi! Ne yapıyorsun ya?!" Abim benim çığlıktan farksız sesimi hiç takmadan babama sordu.
"Baba... sen nerden biliyorsun?"Ben yüzümü silerken, babam da suyundan bir yudum alıp devam etti. "Bırak da çocuklarımı o kadar tanıyayım oğlum. Sen, yıllardır seviyorsun Hazal'ı. Koca İstanbul'da başka birisine bakmadın, mahalleye dönünce mi başka birisi olacak?!" Abim macuplanırken ben bu duygusal ana kayıtsız kalamıyordum. Babamda ılımlı bir sesle devam etti. "Biraz para biriktirelim. Hem şu Fatih'in işi de yoluna girsin, o öyle dardayken bizim cebimize para atmamız doğru olmaz."
Babamın Fatih'i bu kadar sevmesi oldukça hoşuma giderken, abimle göz göze geldik. Bu bakışma oldukça ima doluydu, bir çok açıdan.
"Ama sonrasında, gider usulünce isteriz." Babamın neşeli sesiyle ben de ellerimi çırparken abim çoktan ayaklanmıştı. "Allah be! Aslan babam benim!" Abim babamın elini öperken ben telefonumdan güzel bir oyun havası açmıştım. Çokta büyük olmayan mutfağımızda hemen oynamaya başlamıştım. Abim ve babamda sarılmayı bırakırken abimde hemen kollarını kaldırıp oynamaya başlamıştı.
"Allah!"
"Düğünümüz varr!"
Biz karşılıklı son ses müzikle oynarken babamda bizi alkışlıyordu.
******
Abimin tükürüklerinden arınmak ve daha iyi hissetmek için aldığım kısa duşun ardından temiz kıyafetlerimle yatağımın üzerine oturdum elim telefonuma giderken bir yandan da başımdaki havluyu açıp ıslak saçlarımı serbest bıraktım. Telefonumun ekranında Irmak'ın mesajını görünce tıkladım.
Irmak: Seray, bu yangınla ilgili senin bildiğin ekstra bir şey var mı? Benden bir şey gizliyorlar gibi geliyor.
Irmak bu.... Tabii ki de anlayacak! Ona bir an tüm gerçekleri anlatmayı düşündüm ama sonra 'abin benim yüzümden az kalsın ölüyordu' cümlesini yumuşatabilecek bir şey bulamadım. Irmak, Fatih'e gösterdiğinden çok daha fazla bağlıydı bunu biliyorum. Ona zarar verecek en ufak şeye bile düşman kesilebilirdi. Irmak'la düşman olmak istemiyorum, onu kaybetmek istemiyorum.
Ben: Senden fazlasını bilmiyorum. Ne gibi bir şey gizliyor olabilirler?
Mesajı gönderdikten hemen sonra içimi pişmanlık duygusu kapladı. Ona düpedüz yalan söylüyordum ve bu illaki bir gün ortaya çıkacaktı. Gerçeklerden kaçmak hiç bir zaman faydalı olmamıştır. Üstelik bu ondan sakladığım ilk şey de değildi. Kendimi yatakta geriye atarken söylendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI
General FictionYıllar geçti ama biricik annemizin yeri bir türlü dolmak bilmedi. Acımızı da yanımıza alıp bambaşka bir şehire geldik. Peki yıllar sonra her şeyin başladığı yere dönmeye karar verirsek: KEMER Mahallesine.. Kardeşliğin, dostluğun, ailenin, en önemli...