-3.Bölüm-

93.2K 3.2K 192
                                    

Multide Mira
-------------Gece----------
Okula geç kalmıştım.Şimdi gitsem öğretmenlerden nasihat dinleyecektim.Gözlerimde ki yaş kurumuşken enilerini eklemek gibi bir düşümcem vardı.Sahilin girişinde ayakkabılarımı ve çorabımı bir çırpıda çıkardım.İkisinide çantamı tıktıktan sonra buz gibi olan kumda yürümeye başladım.Denize biraz daha yakın yürümeye başladığımda ayağıma gelen buz gibi su küçükken ki gibi yine beni mutlu etmişti.Sahilin sonunda ki kayalıklara oturdum ve denizi seyretmeye başladım.Küçükken hep deniz olmak isterdim.Onun gibi özgür olup,istediğim yere gidebilmek isterdim.

Kolumda ki saate baktığımda zamanın çok hızlı geçip gittiğini fark ettim.Saat 1'i gösteriyordu.Karnımın guruldamasıyla öğle yemeği yemem gerektiğini fark ettim.Kumsalda geldiğim yöne yürümeye başladım.Sahilin sonuna gelince çantamdan sadece ayakkabılarımı çıkarttım ve çıplak ayağıma geçirdim.Parka doğru yürüyünce aklıma sabah gördüğüm Höküz çocuk geldi.Toprak gözleri,muhteşem kokusu,kasları,koyu kahve dağınık saçları,gülüşü aklıma gelince yüzümde bir sırıtış belirdi.Çocuk baya yakışıklıydı.Ama hem benim tipim değildi,hem de çok kabaydı.Hayır anlamıyorum bir insan bu kadar öküz ve özgüvenli olmayı nasıl başarırdı ki.

Düşüncelerimi kenara atmamı sağlayan şey guruldayan karnım ve yakınımdan gelen döner kokusuydu.Döner satan amcanın yanına gittim ve yarım ekmek döner aldım.Ekmeğimi büyük lokmalarla yerken yurda doğru yürüyordum.Burası ne yurdumuydu?Yetiştirme yurdu.

Yurdun merdivenlerinden sessizce çıkarken kimseye görünmemeye çalışıyordum.Odanın gıcırdayan kapısını yavaşça açtım.Odada kimsenin olmamasını fırsat bilerek kendimi sert yatağıma attım.Baş ucumda ki resmi elimi aldım ve bakmaya başladım.Siyah gözleri,hafif kahverengi saçları,dolgun dudaklı annem ve yanında aynı onun gibi içten gülümseyen kahverengi saçlı,mavi gözlü küçük kız çocuğu ben.Babam bizi ben 3 yaşındayken terk edip gitmiş.Annem yine bir umut döner diye iki yıl babamı beklemiş.Bu iki yıl boyunca ben komşularla büyümüşüm.Annem bir eve temizliğe gidermiş.Arada onunla ben de giderdim.Evin çocuklarıyla oynardım.Annem ben okul çağına gelince bana yetemeyeceğini düşünüp amcam denen adamla evlenmiş.Hayal mayal hatırlıyorum.Amcam her gün içip eve gelir daha sonra annem ta da beni döver hatta bazen ikimizi de döverdi.Ta ki o güne kadar.10 yaşındaydım.Her zaman ki gibi okuldan eve dönüyordum.Eve geldiğimde kapıda ambulans ve polis arabaları vardı.Korkuyordum...Hemen eve girmiştim.Evde yetiştirme yurdundan gelmiş iki kişi vardı.Ne olduğunu anlamamıştım.Mavi gözlerimden şeffaf damlalar düşüyordu.İçeriden elleri kelepçeli amcam çıktığında fark etmeye başlamıştım gerçeği.10 yıl hapis cezası almış.Nedenini hala anlamamış olsamda kötü bir şey yaptığını anlamıştım.İçeriden beyaz örtüyle annemin bembeyaz olmuş bedenini taşıyan görevliler yanımdan geçerken anlamıştım gerçeğıi.Hayatımda ki tek kişi ölmüştü.

Düşüncelerimi dağıtan koca oda kapısının çalınmasıydı."Gir"dediğimde koca kapı gıcırdamasıyla açıldı.Yetimhane müdürü Celal Baba içeri girdi.Yatağımın ayak ucuna oturunca gözümden ben fark etmeden düşen yaşları sildim.Baba sıcaklığıyla gülümsedi ve direk söze girdi.

"Bugün niye okula gitmedin güzel kızım"

"(Başımdan geçenleri anlattım)"Bir şey demesine izin vermeden elini bu sefer ben sıktım ve devam ettim.

"Ben artık 16 yaşındayım ve yetimhaneden ayrılma vaktim geldi..."

"Tamam ne zaman istersen ayrılabilirsin.Ama sakın unutma ne zaman ihtiyacın olursa biz burdayız"dediğinde sıkıca sarıldım.Ayrıldığımızda direk odadan çıktı.Ayaklarımı sürüye sürüye büyük bavulumu hazırlamaya koyuldum.Bavulun yarısı dolunca yoruldum ve kendimi yine yatağa attım.Odadakilerle ortak kullandığımız laptobu açtım ve iş ilanlarına bakmaya başladım.Geneli bakıcılıkla ilgiliydi.Önüme çıkan ilk ilana tıkladım.

'Altınel ailesi küçük kızları Peri için bakıcı aramaktadır.Yatılı olmakla beraber tüm masrafları da karşılanacaktır'

Bu iş benim olmalıydı.Hem masraflardan da kurtulmuş olacaktım.Sabah ilk işim onların evine gitmek olucaktı.Eğer bu iş olmazsa sokakta kaldım demekti.Bilgisayarı kapattım.Saate baktığımda yediye geldiğini gördüm.Koşar adımlarla yemekhaneye vardım.Yemek sırasına geçtim ve önümde ki erkeklerin yemeklerini almasını bekledim.Sıra bana geldiğinde ilk olarak makarna aldım ve ardından da ıspanak.Ne kadar sebze sevmesemde aç kalmak istemiyordum.Tepsimle oda arkadaşlarımın oturduğu masaya geçtim.Kızlar belli ki yeni gelmişti.Odada beş kız kalıyorduk.Ben,Eylül,Simge,Derya ve İdil.Aralarında en büyükleri bendim.Derya 15 yaşındaydı.Diğerleri de 14.Eylül doğduğunda buraya terk edilmişti.Dalgalı,gittikçe rengi açılan saçlarını yanında gözleri kömür karadı kalıyor ama tüm dikkatleri çillerine çekiyordu.Simge sokakta ailesi tarafından dilendirilirken 5 yaşında bulunmuştu.Turuncu saçları,ela gözleriyle çok sevimli ama görümünün aksine çok sert bir kızdı.Derya annesi ölünce babası tarafından istenmemiş ve 9 yaşında buraya getirilmişti.Kıvırcık sarı rengi saçları ve bal rengi gözleri vardı.İdil ise babası öldüğü gün doğmuştu,annesi de onu doğururken ölmüştü.Doğum gününlerinden nefret eden bu kızın en dikkat çekici yönü ise kocaman yeşil gözler ve ona çok iyi uyum sağlayan ipek gibi dalgalı kahverengi saçıydı.

Yemeğimi yemeğe başladığımda kimseden ses çıkmıyordu.Sessizliği bozan kişi her zaman ki gibi susmayı beceremeyen Eylül oldu.

"Bugün niye okula gelmedin"

"Canım istemedi"

Dedim ve inceleyen gözleri umursamadan yemeğe devam ettim.Yemeğimi bitirir bitirmez masadan kalktım ve koşarak odaya girdim.Gözümde akmaya yüz tutan göz yaşlarını geri ittim.Onlar benim ailemdi ve ben onları yarın bırakıp gidicektim.Banyoya girdim ve yüzümü yıkadım.Saçımı yandan örgü yapıp,kışlık pijamalarımı ve pofuduk terliklerimi giyindim.Sert yatağıma geri yattım.Arkamı kapıya dönüp beklemeye başladım.Kapının gıcırdamasıyla geldiklerini anladım.Aralarında fısıldaşıyorlardı.Hepsinin ayak ucuma oturmasıyla gözlerimi kapattım.

"Uyumadığını biliyoruz"

Derya'nın beni bu kadar iyi tanıması ilk kez dezavantajdı.Gözlerimi yavaşça açtım ve yatakta doğruldum.Kızlar bana meraklı gözlerle bakarken İdil'in gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm.

"Gidiyormuşsun"

"Bunu nerden öğrendiniz"

"Doğru mu değil mi"Eylül'ün başlattığı konuşmayı Simge devam ettiriyordu."Doğru"dediğimde ise kenarda sessizce ağlayan İdil sert bir çıkış yaptı ve "Bize söylemeden mi gidecektin"dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım.Birbirimize sarıldığımızda nerdeyse hepimiz ağlıyorduk.Daha doğrusu burnumuzu çekiyorduk.Birbirimizi boğmayı bırakınca kız muhabbeti yapmaya başladık.Son hatırladığım dördümüzün benim yatağımda uykusuzluktan ölmek üzere olduğumuzdu.

Küçük Bey Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin