Bölüm şarkısı: disappear - eli
J.J
Son zamanlarda hayatın bizim hakkımızda oldukça beklenmedik kararlar vermekten zevk aldığına inanmaya başladım. Elbette ki bu hipotezimi destekleyecek birçok örnek var: mutlu bir yaşam sürerken ailemi kaybedip ölümün eşiğine gelmem gibi acı örnekler olduğu kadar her şeyden vazgeçtiğim anda Yoongi tarafından kurtarılıp haydutlarla yeniden hayata bağlanmam da diğer türlü örneklerden. Başlıca bu yolculuk ve hayatım boyunca yaşadığım her olay, tanıştığım her insan, sürüklendiğim her türlü karmaşa, kendi içimde ve dışımda verdiğim onca savaş... Tüm bunların yalnızca birer tesadüf olduğunu düşünmek mantıksız geliyor. Belki kader, belki de başka bir şey, bilmiyorum; sadece, kendimi ve hayatı anlama yolunda kaybolmuş gibi hissediyorum ve doğru yola nasıl ulaşacağıma dair en ufak bir fikrim dahi yok. Aslında son zamanlarda doğru olarak nitelendirilen bir yolun olmadığına dair bir şüpheye kapıldığımı da inkar edemem. Sanki nereye adım atarsam atayım doğru ve yanlışın ötesinde ilerleyeceğim yolu kendim belirleyecekmişim gibi ve itiraf etmem gerekirse bu biraz ürkütücü. Çünkü atacağım her adımın sorumluluğunun kendi sırtımda olduğunu düşünmek, karşılaşacağım her türlü sonuç için kendimden başkasını suçlayamayacağım anlamına geliyor. Ve belki çocukça ama, sanırım büyümek böyle hissettiriyor.
Kendimi ilk defa seçim hakkına sahipmiş gibi hissetmem ironik. Aslında her zaman köyden ayrılma şansım vardı, yine de ayrılmak için bir planım yoktu ya da bir amacım. Şu anda da bir amaca sahip değilim ama yine de dönmek istediğim yerin orası olduğunu da sanmıyorum. Bu Yoongi yüzünden değil veya herhangi bir başkası... Sadece, kendimi keşfetmek istiyorum. Her şeyin sonunda eğer geri dönersem başka seçeneğim olmadığı için değil, dönmek istediğim için dönmek istiyorum. Ayrıca çıktığım bu yolculukla birlikte ne kadar izole yaşadığımı fark ettim ve açıkçası dünyayı merak ediyorum. Farklı yerler görmeye, farklı insanlarla tanışmaya ihtiyacım var. Keşfetmek istediğim yeni manzaralar, kapılmak istediğim yeni maceralar, tatmak istediğim yemekler, adım atmak istediğim yerler...
Yeni bir yere ayak basmanın heyecanını tatmak istiyorum, okyanusun tuzlu kokusunu, güneşin yakıcı sıcaklığını hissetmek ve geriye akıp giden zamanı tam anlamıyla yakalamak istiyorum ve en önemlisi; büyümek istiyorum, tam anlamıyla.
Yoongi'nin beni sevdiğini biliyorum ama bir şeyler eksikmiş gibi hissediyorum. Onun yanında her zaman hayat açısından deneyimsiz, saf hissetmek istemiyorum. Yoongi'nin tüm yaşadıklarından sonra benim toyluğum yüzünden de yorulmasına izin veremem ve belki, ikimizin de kendi alanlarımıza çekilip bir süre baskı altında olmadan kendi hayatlarımıza odaklanmamız gerçekten ne hissettiğimizi ve bu hisler üzerinden ne istediğimizi anlamamıza yardımcı olacaktır. Ayrıca kendimiz için de ne istediğimizi de keşfetmemizi sağlayacaktır. Belki biraz bencilce ama Yoongi'yi ona ihtiyacım olduğu için seçmek istemiyorum, her şeyin sonunda, ona ihtiyacım olmadığı bir anda ona dönmek istiyorum.
Yoongi'nin hayat konusunda bana yardımcı olmak isteyeceğinden şüphem yok fakat... kendimle olmak istiyorum. Bir çocuğun, ateşin yakıcılığını keşfetmesi gibi elimi yakmak ve deneyimlemek istiyorum. Tüm bunların yanında, Yoongi'nin şu anda bana bağlı olmayan bir seçim yapabilmesini diliyorum. Eğer onu yanımda istersem hiç düşünmeden geleceğini biliyorum ama istediğim bu değil, hayır. Peşimden gelecek olursa bunu reddedeceğimden de değil, herhangi bir kişinin arkasından değil de kendi yolundan yürümesini istiyorum; dinlenmeye ihtiyacı varsa dinlenmesini, gitmek istiyorsa gitmesini veya kalmak istiyorsa da kalmasını... Çünkü biliyorum, Yoongi hiçbir zaman kendi için yaşamadı.
Bu birkaç haftada düşünmek için çok zamanım oldu. Grubun farklı alanlara dağılmasıyla hepsiyle ayrı ayrı zaman geçirip ne yapmak istediğimi düşünmek için fırsatım oldu. Namjoon'la birlikte saraydaki işlerle uğraşmak biraz sıkıcıydı. Yönetimde boşalan pozisyonları uygun insanlarla doldurmak ve halihazırda görevinin başında olanların uygunluğunu araştırmak pek benlik değildi. Ayrıca mecliste açık bir şekilde gerçekleştirilen birkaç toplantıya katıldıktan sonra hayatım boyunca siyasetten uzak kalacağıma emin olmuştum. Belki Seokjin'in kabul edilmesi için yapılan tartışmalara katıldığımdandı zira bu toplantıları tanımlayabileceğim tek kelime kaostu. İnsanların, kelimelerle tatmin olmadıkları anlarda birbirlerine girmeye bu kadar hazır olmaları açıkçası korkutucuydu. Gözlerindeki nefret ve öldürme arzusunu gördüğüme yemin edebilirdim. Tartışmaya yer vermeden oturumlar sonlandırıldığında ise gözlerinde yanan nefretin yerini hiçliğin alması ve hiçbir şey olmamış gibi konuşarak meclisi terk etmeleri ise bir diğer şaşırılacak durumdu. Her gün bir odada insanlara kendi düşüncelerinizi dayatmak için bağırıp çağırdıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi salonu terk etmek sadece gülünçtü ve tüm bu oturumlara önderlik eden Namjoon'a büyük saygı duymama neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bandit // Yoonkook
FanfictionO haydutlar çetesinin kayıp lideri Min Yoongi'ydi. Bense son anda ölümün kollarından kurtardığı bir çocuktum. 'Yoonkook Vmin Namjin'