K.T
Jimin'e Seokjin'in Prens olduğunu söylememin üzerine bir süre daha etrafta dolanıp sakinleştikten sonra tekrar köye dönmüştüm fakat köyün girişinde Hoseok ile birlikte bekleyen Jiminle karşılaşacağımı ummuyordum. İkisine yaklaştığımda hiçbir şey söylemeden hareket ettiklerinde sesimi çıkarmadan onları takibe aldım. En sonunda Jimin'le paylaştığımız kulübeye girdiğimizde Jimin beni iterek yatağıma oturmamı sağlamıştı ve ikisi başıma dikilerek gözlerini üzerime dikmişlerdi. Hoseok hyungun da merakla gezen gözlerinde bakışlarımı tutarken onun da Seokjin'le ilgili gerçeği bildiğinden emin oldum ama sesimi çıkartmadan beni sorguya çekmelerini bekledim.
"Prens'in Seokjin olduğu doğru, değil mi?" Öylesine sordukları soruya karşılık başımı sallayarak onayladım, Jimin devam etti.
"Prens'in bu durumu gizli tutmanı istediğini söyledin, neden böyle bir şey istediğini biliyor musun?" Derin bir nefes verip açık olmaya karar vererek konuştum.
"İnan bana bu soruyu kendime çok kez sordum fakat gerçek bir cevabım yok. Şu an size vereceğim her cevap birer varsayımdan ibaret olacaktır," cümlemi tamamlamamla beraber Jimin bıkkın bir şekilde saçlarını karıştırdı.
"Prens'in her söylediğini öylece, sorgulamadan kabul mü ediyorsun? Seninle buraya kadar uzun bir yolculuk paylaştık ve hatırlatırım, bu yolculuğun sebebi de Prens'i bulmaktan ibaret!" Sinirle soluduğunda çatılmakla çatılmamak arasında kaşlarımı serbest bırakarak sakin bir şekilde konuşmayı denedim.
"Ben ömrümü o adama adadım. Eğer sorgulamam gereken bir karar verirse sorgularım fakat ona sonuna kadar güvendiğimi de aklınızdan çıkarmayın! Kendini tehlikeye atmadığı sürece aldığı her karar benim için bir emirdir!"
"Kendini tehlikeye attı," Hoseok konuştuğunda bakışlarımı ona çevirdim.
"Bu yüzden şu an onun Prens olduğunu biliyorsunuz," çatılmış kaşlarımla cevapladığımda Jimin ellerini sinirle saçlarına atarak konuştu.
"Eğer tehlikede olmasa bizimle oynamasına göz yumacaktın yani?" Onun bu cümlesine karşılık sinirli bir gülüş dudaklarımı esir aldı, her ne kadar ona karşı hassas hissetsem de dilime batmakta olan iğnelerin zehrini dışarı kelimelerimle püskürtmekten kendimi alamadım.
"Birincisi, o senin Prensin," bu sözümün üzerine alaycı bir gülüşü ortaya bıraktığında bu durumu gözardı ederek konuşmamı sürdürdüm. "İkinci olarak, Prens bu cümleleri hak edecek karakterde bir adam değil. Onun ne kadar hassas düşünceli bir adam olduğunu bilseydin bu kelimelerinden utanç duyardın," Jimin bana karşılık vermek için ağzını araladığında Hoseok onu uyardı.
"Jimin," Uyarıcı bakışları Jimin'in üzerine sabitlendiğinde, Jimin kaşlarını çatarak ağzını kapadı ve gözlerini duvardaki bir noktaya dikerek bana bakmayı reddetti. Hoseok tekrar konuştuğundaysa dikkatimi ona verdim, "
"Taehyung, Prens'e olan bağlılığını anlıyorum fakat bu işte bizimle birlikte olduğunu unutmamanı istiyorum senden. Şu anda haydutlardan birisin ve ona göre hareket etmelisin, anladın mı beni?" Beni dahil ettiği topluluğa karşılık nefesimi dışarı verdim. Yoongi ile olan geçmişimin ve çıktığımız şu yolculuğun haricinde onlar için ne ifade ettiğimi hiç düşünmemiştim fakat beni hiç sorgulamadan kendilerinden biri saymaları garip bir şekilde hoşuma gitmişti. Bunu belli etmemeye çalışarak konuşmamı sürdürdüm.
"Benden tam olarak ne öğrenmek istiyorsunuz?" dediğimde Hoseok ellerini arkasında birleştirdi ve konuştu.
"Bize karşı dürüst ol, Prens'in burada ne aradığını, bizim bilmediğimiz ama senin ne bildiğini söyle bize. Yoongi'nin aklının tam olarak yerinde olmaması işimizi zorlaştırıyor fakat onun uyanmasını bekleyecek kadar vaktimiz yok. Yanımızda olmana ihtiyacımız var, bundan sonra alacağımız kararlarda bize yardımcı olacak bilgilere ihtiyacımız var," derin bir nefes alıp bakışlarımı bacaklarıma indirdim ve onları birkaç kez açıp kapadıktan sonra konuşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bandit // Yoonkook
FanfictionO haydutlar çetesinin kayıp lideri Min Yoongi'ydi. Bense son anda ölümün kollarından kurtardığı bir çocuktum. 'Yoonkook Vmin Namjin'