Oturduğum sandalyede iyice arkama yaslanarak elimdeki bardağı dudaklarıma yaklaştırdım ve etrafı süzmekten kendimi alamadım. Saatlerdir burada oturuyorduk ve ben her geçen saniye biraz daha boşa kürek çektiğimizi düşünmeye başlıyordum. Burnumu gıdıklayan ekşi içki ve ter kokusuyla birlikte sıcaktan dolayı nemlenen alnıma yapışmış saçlarım beni boğuyordu. Daha fazla katlanamayacağımı anladığımda yerimden kalktım, kimse bu durumu önemsemediğinde etrafa bir süre göz gezdirdikten sonra bir masaya içki bırakan genç kadına doğru ilerledim. Bir süredir bakışlarının bizim masamızda dolandığını fark etmiştim ve belki bir şeyler öğrenebilirim düşüncesiyle peşine takıldım. Boş tepsisi ile birlikte bir kapıdan çıktığında onu takip ettim ve kapıdan çıktığım anda bana döndüğünde yüzüme çapkın bir gülümseme yerleştirerek omzumu yanımdaki duvara yasladım, ardından karşımdaki kadını süzdüm. İfadesiz bakışları ile bana bakmaya devam ettiğinde konuştum.
"Yorulmuş görünüyorsun," sözüm üzerine alaycı bir gülüş bıraktı ve kollarını kavuşturarak başını sağa eğdi. Başını eğmesi ile birlikte omzuna değen kısa buklelerine takılan gözlerimi konuştuğunda gözlerine çıkardım.
"Ne istiyorsun?" dediğinde cevap vermemi beklemeden konuşmaya devam etti, "Ahlaksız tekliflerde bulunmayacağını bakışlarından dahi anlayabiliyorum. Şimdi sadede gel ve beni neden takip ettiğini söyle."
"Fazlasıyla emin görünüyorsun," dediğimde alaycı bir gülüş bıraktı.
"Çocukluğumdan beri burada çalışıyorum ve inan bana bir erkeğin ne istediğini ses tonundan bile anlayabilirim. Flört etmek için kendini zorlama, bana sökmez," tavrına karşılık şaşkınlıkla havalanan kaşlarımla birlikte tekrar gülmekten kendimi alamadım.
"Pekala, madem flörtümle ilgilenmiyorsun, belki aradığımı sende bulmama izin verirsin?" Ona bir adım yaklaştığımda gözlerini devirip tepsisiyle önünde barikat kurdu, ona yaklaşma amacımı yanlış yorumlamasını görmezden gelerek sessiz bir tınıda konuşmamı sürdürdüm, "Birini arıyorum."
"Burada herkes birilerini arar, önemli olan o 'birinin' ilgisini çekmektir."
"Kimi aradığıma dair bir fikir sahibisin anlaşılan."
"Eh, bu hanın özelliği. Neden 'birini' arıyorsun?" Sözlerinin bu şekilde açık olması beni işkillendirirken bu sorunun tuzak soru olma ihtimali üzerine düşünüyordum.
"Bir arkadaşımın başı dertte ve söylenene göre bu sorunu çözebilecek tek kişi 'biri', bu yüzden onu arıyorum."
"Bu arkadaşın kim ki 'biri'nin onu kurtarabileceğini düşünüyorsun?" dediği sırada gözlerim tepsinin üzerinde bana göz kırpan yüzüğüne takılmıştı. Bakışlarımın yüzüğe takılı kaldığını fark etse de sesini çıkarmadı ve beni izlemeye devam etti. Bakışlarım yüzünü bulduğunda düşünüyordum, ben nasıl bir işin içine düşmüştüm böyle? Boğazımı temizleyip elimi cebime attım ve yanımdan hiç ayırmadığım o yüzüğü çıkarttım, bu hareketimle birlikte kızın yüzünde bir gülümseme belirmişti.
"İşte şimdi 'biri'nin ilgisini çektin," dediğinde ne dediğini anlayamayarak öylece ona baktığımda devam etti, "Kapının ardındaki arkadaşını da al ve beni takip et," arkasını dönüp ilerlemeye başladığında kapıyı açıp peşimden geldiğini dahi fark edemediğim Jimin'le yüz yüze geldim. Gergin bir tavırla dudaklarını kemiren adamı bileğinden tutarak koridorun sonuna ulaşmak üzere olan kadının peşine takıldım. Koridorun sonundaki kapıdan geçtiğimizde bizi mutfak karşılaşmıştı fakat hedefimizin burası olmadığını biliyordum. Bize dönüp bakmayan çalışanların arasında hızlı adımlarla ilerlerken geçtiğimiz başka bir kapı depo gibi bir alanı gözler önüne sermişti. Raf raf dizilmiş konservelerin, kasalardaki sebzelerin ve bira fıçılarının arasında ilerledikten sonra tüm dolapların arkasında kalan bir başka kapıyı aralayıp içeri girmişti. Onu takip ettiğimizde bizi karşılayan küçük bahçe ile birlikte havalanan kaşlarımla, renk renk çiçeklerin mükemmel bir düzen içinde dizildiği bahçeyi süzdüm. Bahçe dört bir yandan birleşmiş dört binanın ortasında avlu gibi bir alandı. Dört binanın kapısından başlayıp ortada bir gölde kesişen taşlardan örülmüş patikalarda gezinen gözlerim çoktan patikada ilerlemeye başlamış olan kadına değdiğinde bir uykudan uyanmışım gibi bakışlarımı etekleri kirlenmesin diye onu kaldırıp taşların üzerinde ilerleyen kadına dikmiştim. Sessizce onu takip ettiğim sırada Jimin'in de ardımdan geldiğini biliyordum. Bizi nereye götürdüğünü kestiremesem de güvensiz hissetmediğim için elim bıçağıma gitmemişti fakat ardıma bir göz attığımda eli belindeki bıçağın üzerinde olan ve etrafı tetikte bir şekilde izleyen Jimin'i bulduğunda gülmeden edememiştim. Ona olan bakışlarımı fark ettiğinde kaşlarını çatarak bakışıma karşılık verdi. Ses çıkarmadan başımı tekrar kadına çevirdim ve tam karşıdaki kapının önünde durduğumuzda derin bir nefes aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bandit // Yoonkook
FanfictionO haydutlar çetesinin kayıp lideri Min Yoongi'ydi. Bense son anda ölümün kollarından kurtardığı bir çocuktum. 'Yoonkook Vmin Namjin'