J.H
Sabahın ilk ışıkları odaya düştüğünde, hafif bir uğursuzluk hissiyle uyandım. Nemli tahta kokusu üzerimde ağırlık oluştururken sessizce içliğimin üzerine gömleğimi geçirdim. Düğmelerimi iliklerken Jimin'in yatağının altında cenin pozisyonunda yatan kişinin Jungkook olduğunu gördüğümde hafifçe duraksayarak bir süre onu izlemekten kendimi alamadım. İçimdeki huzursuzluk hissi beni daha da boğmaya başladığında hızlı adımlarla odadan çıkıp, ses çıkarmayı umursamadan merdivenleri tırmandım. Sabahın donduran esintisi vücuduma çarptığında hafif bir titremeyle kendime geldiğimi hissettim. Aynı zamanda tüm güverteyi tarayan gözlerim onu bulduğunda ellerimi ceplerime sokup omuzlarımı dikleştirerek adımlarımı Yoongi'ye yönlendirdim. Gözleri, yüzyıllardır aynı yolu kullanan bir akarsu gibi durgun, sanki yolundan hiç şaşmayacağını bilirmiş gibi umarsız bakıyordu. Onun bu hali iç çekmeme sebep oldu. Birkaç adım arkasında duraksadığımda varlığımı hissettiğini biliyordum fakat o, sanki yokmuşum gibi sessizliğini sürdürmeyi tercih etti.
"Nöbet tutmamız için bir sebep yok, buna rağmen neden buradasın?" Her ne kadar Minseo ile ters düşmüş olsak da bizim için tehlike arz etmedikleri bir gerçekti.
"Uyuyor mu?"
"Evet, senin uyuman gereken yerde," bilerek eklediğim ayrıntıyla birlikte sekteye uğrayan ifadesi ve dikleşen sırtı dikkatimden kaçmamıştı. Bu durum ister istemez beni keyiflendirdiğinde konuşmamı sürdürdüm.
"İnatçısın. Her ne kadar kendini dizginlemeye uğraşsan da her seferinde tekrar ona yenik düşüyorsun. Buna rağmen neden inatla bunu yapmaya devam ediyorsun? Yoongi, bu kadar zor olan ne?"
Çenesi kasıldığında yavaşça yanına geçip ifadesini izlemeye devam ettim. Her ne kadar Yoongi ifadesiz bir yüze sahip olsa da onun en ufak mimiğini dahi okuyabilecek kadar iyiydim. Dik ifadesi yavaşça düştüğünde ve nefesini çaresiz diyebileceğim bir şekilde dışarı verdiğinde bütün dikkatimi ona yoğunlaştırdım.
"Zor olan ne?" Mırıltısı kulağımı okşayıp geçti, "Zor olan ne?" Suya odaklanmış bakışları hafif bir titremeyle sarsıldı, "Bilmiyorum. Aslında ben, ne istediğimi, ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum," İç çekti, "Hoseok, söyle bana: ne yapmalıyım? Ona, onu sevdiğimi söyledim. Bundan sonrasında benden ne beklediğini bilmiyorum, dahası, ona ne verebilirim, bunu da bilmiyorum. Düşünüyorum, itiraflarımızı kabul etsek bile daha fazla adım atamayız çünkü adımlayabileceğimiz bir yol yok. Birlikte geçirebileceğimiz hayat bundan ibaret, daha fazlası değil! Biz, olduğumuzdan daha fazlası olamayız. Daha ileri yürüyemeyiz, zaten uçurumun dibindeyiz. Söyle bana, atacağımız bir diğer adım düşüşümüz olursa? Düşmek sorun değil, hayır, ama düşersem onu tutamam da!"
Yoongi'nin endişesi somut bir şekilde yüzüme çarptığında uzanıp omzunu kavradım. Bu hareketimle birlikte donuk gözleri bana döndüğünde konuştum.
"Yoongi, sana kim ilerlemeniz gerektiğini söyledi? Eğer Jungkook'un senden beklentileri olduğu düşüncesindeysen onu yanlış yorumladığını söyleyebilirim. O yalnız bir çocuk, geçmişindeki herkesi yitirdi ve insanlara olan güvenini de kaybetti. Sen onu bulana kadar çok şey yaşadı, çok acı çekti. Köye ayak uydurması bile uzun zaman aldı. Böyle biri için, sadece yanında olman bile yeterlidir. Emin ol senden daha fazlasını beklemiyor. Yerinizde saymak, birlikte olduğunuz sürece sorun olmayacaktır; ya da düşmek, eğer sen onu tutamayacaksan izin ver o seni tutsun. İkiniz de düşerseniz, yine birlikte olduğunuz sürece sorun olmayacaktır. Eğer yürüyebileceğiniz bir yol yoksa kendinize yürüyecek bir yol inşa edin. İnan bana, birlikte olduğunuz sürece hiçbir şey zor olmayacak."
"Yine de yeterli değil. Her şey birlikte olmamızdan ibaret değil Hoseok! Karşımıza almamız gereken o kadar zorluk olacak, en basitinden bulunduğumuz şu yolculuk bile bize engel olacak. İkimizin de erkek olması, benim pozisyonum, onun beklentileri -beklentisi olmadığını söylüyorsun fakat yanılıyorsun- ve daha nicesi üzerimize yük olmaktan başka bir şey olmayacak. Bir araya gelmemiz üzerimize, şu anki yükümüz yetmiyormuş gibi, çok daha fazlasını yükleyecek. Yıkmamız gereken duvarlar, aşmamız gereken nehirler yetmiyormuş gibi işin sonunda uçsuz bucaksız bir uçurumla karşı karşıya kalacağız. Zamanla omuzlarımıza yüklenecek olan her yük aramızdaki kapanmak bilmez boşluğu daha da büyütecek. Ben, ben daha işin başındayken, henüz birbirimizi yeterince hırpalamamışken bu işi sonlandırmak istiyorum. Çünkü biliyorum, şu anda yürüdüğüm yol tek kişilik. Eğer onu da peşimden sürüklersem düşüşümüzü garantilemiş olurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bandit // Yoonkook
FanfictionO haydutlar çetesinin kayıp lideri Min Yoongi'ydi. Bense son anda ölümün kollarından kurtardığı bir çocuktum. 'Yoonkook Vmin Namjin'