5 YIL SONRA
J.J
Karşımdaki adam son bir hamleyle üzerime çullandığında kıvrak bir şekilde bana savurduğu kılıçtan kaçındım ve tek dizimin üzerine çökerek rakibimin kılıcını kendi kılıcımla engelledim. Şakağımdan süzülen ter damlaları boynuma doğru yol alırken birkaç saniye soluklanmak için kendime izin verdim, gücümü toparlayıp kılıcımı rakibime savurdum. Karşımdaki adamın yalpaladığını gördüğümde fırsattan istifade ederek kılıcımı boynuna dayadım ve bana gururlu bir şekilde bakan eğitmenime gülümsedim.
"Bir öğrenci öğretmenini alt ettiği zaman başarıya ulaşmış demektir."
Kılıcımı boynundan hızla uzaklaştırdıktan sonra karşısında minnetle eğildim ve konuştum. "Teşekkür ederim efendim," Omzumu sıvazlayan eliyle birlikte doğruldum, gururla saçlarımı karıştırmasına izin verdim.
"Buraya ilk geldiğin zamanları hatırlıyorum da, o kadar cılız ve güçsüzdün ki hayatta kalıp kalamayacağına dair bile fikir yürütemiyordum Jungkook. Şu anda en iyi dövüşçülerimizden biri olman göğsümü kabartıyor."
Gururla gülümsemeye devam edip övgüleri kabul ederken elindeki kılıcını bana uzattı ve neler olduğunu anladığımda yüzümün düştü. Hayal kırıklığı ile anında itiraz ettiğimde keyifle -gözüme biraz kötücül de görünmeye başlamıştı- gülümsüyordu.
"Ama efendim, kaybedenin kılıçları bilemesi gerekmiyor mu?"
İsyanıma karşılık tuttuğu kahkahasını serbest bıraktı ve göz kırparak bana cevap verdi. "O öğrenciler arasında geçerli, beni yenmiş olabilirsin fakat ben hâlâ senin öğretmeninim," Kılıcını elime tutuşturup hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ettiğinde üçkağıtçı bunağın arkasından sinirle bakakaldım. Her zaman olduğu gibi eğitmenim olduğu bahanesiyle kılıçları bileme işini benim üzerime yükleyerek ortadan kaybolmuştu. Arkasında kalan bakışlarımı, başımı iki yana sallayarak önüme çevirdim ve sinirli bir şekilde talim bölgesinin dışında kalan kulübeye doğru adımladım. İçeri girdiğimde karşılaştığım manzarayla saçlarımı bıkkınlıkla yolmamak için kendimi zor tuttum ancak ağzımdan kaçan inlemeye engel olamadım. Tüm raflar bir karmaşa içindeydi, kılıçlar gelişigüzel bir şekilde ortalığa fırlatılmışlardı. Tüm bu dağınıklığın üzerinden nasıl geleceğimi düşünürken bir anda sağıma düşen kılıçla korkuyla yerimde sıçradım ve bakışlarımı tavana çevirdim. Tavana saplanan kılıçları gördüğümde ağzım açık kalmıştı, sinirle derin bir nefes alıp sakinleşmeyi umdum lakin;
Tavana dahi kılıç saplamışlardı!
Öfkeyle tavandaki kılıçlara uzanıp her birini saplandıkları yerlerden çıkardıktan sonra bileme taşını elime alıp köşede gördüğüm iskemleyi ayağımla kendime doğru çektim. Üzerine oturduktan sonra tek tek her bir kılıcı yanımda sınıflandırdım. Kılıçları hınçla taşa sürterken eğitmenimin az önce söylediği sözler aklıma süzüldü. Hareketlerim yavaşlarken kirpiklerim hafifçe titredi.
'Buraya ilk geldiğin zamanları hatırlıyorum da, o kadar cılız ve güçsüzdün ki hayatta kalıp kalamayacağına dair bile fikir yürütemiyordum Jungkook.'
Haklıydı, ailem vahşice katledildikten sonra beni gören adam güzelliğimin para edeceğini söyleyip beni ailemle birlikte öldürmekten vazgeçmişti ve hayatımın kabus gibi olan kısmı böylece başlamıştı. Tüm ailemi gözlerimin önünde katletmeleri yetmiyormuş gibi beni köle pazarlarına götürene kadar birçok kez taciz etmekten geri durmamışlardı. Daha ileri gitmeye niyetlendikleri de olmuştu ancak benim hırçın tavırlarım ve emirleri altında oldukları adamın sert talimatları dolayısıyla pek başarılı olamamışlardı. Köle pazarına ulaştığımızda ise işler daha da berbat bir hale bürünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bandit // Yoonkook
FanfictionO haydutlar çetesinin kayıp lideri Min Yoongi'ydi. Bense son anda ölümün kollarından kurtardığı bir çocuktum. 'Yoonkook Vmin Namjin'