J.J
Etrafımda oluşan kalabalığa göz gezdirdim ve sandalyenin kenarına yasladığım kolumdan destek alarak masaya doğru eğildim. Herkesin pür dikkat bana odaklandığından emin olduktan sonra konuşmaya devam ettim.
"...Hava bile adamın omuzlarında ağırlık yapmaya başlamıştı. Soğuk, üzerindeki kalın kumaşlara rağmen derinlere inip tenine dokunuyordu. Başındaki küflü çuvalın ağır kokusu midesinde bir hareketlenmeye neden olduğunda, adam, daha fazla dayanamayacağını düşünüyordu. Bunca zaman köle satıcıların eline düşmek için mi yaşamıştı? Hayır, hayır bunu kabul edemezdi. Ölmek bile köle olarak yaşamaktan daha iyi bir seçenekti. Yanındaki adamın varlığını hissedebilmek için hafifçe kıpırdandı. Yanındaki adamın koluna sürten koluyla birlikte önden bağlanmış ellerini oynattı..."
"Yanlış hatırlamıyorsam ellerin arkadan bağlanmıştı," Hoseok hyung sırıtarak sözümü kestiğinde derin bir nefes verdim.
"Hyung, hikayenin bütün büyüsünü bozuyorsun," dediğimde ellerini havaya kaldırıp özür dileyerek ve halinden memnun bir sırıtmayla geri çekilmişti. İç çekip kalabalığa tekrar odaklandım ve boğazımı temizleyip anlatmaya devam ettim.
"Yanındaki adamın bulunduğu konumdan emin olduktan sonra bağlı ayaklarına rağmen üzerine atladı ve şanslıydı ki adamın kafasını kolları arasına sıkıştırabilmişti. Adamı etkisiz hale getirdikten sonra ayaklandı. Nefes nefese geminin çıkışına koşacağı vakitte..."
"Jungkook, bir şeyi atlamıyor musun?" Jimin sırıtarak konuştuğunda sinirle nefesimi dışarı verip sesimi yükselttim.
"Hiçbir şey atlamıyorum!" Jimin kahkaha atarak arkasına yaslandığı sırada adının Jack olduğunu öğrendiğim kaslı denizci sabırsızlıkla konuştu.
"Bırakın da anlatsın," ona gülümseyip konuştum.
"Beni bir tek sen anlıyorsun Jack, senin için devam edeceğim," dediğimde Hoseok Hyung gülmemek için elini ağzına bastırmıştı. Bunu görmezden gelip anlatmaya devam ettim. "Nefes nefese geminin çıkışına koşacağı vakitte karşısına çıkan 9, hayır hayır, 15 denizci ile birlikte..."
"Başındaki çuvala ne oldu? Gözlerinin çuvalın dışını görecek kadar gelişmiş olduğunu bilmiyordum," Taehyung'un yorumu son noktayı koymuştu. Sinirle ayağa kalktığımda kalabalıktan kahkahalar yükselmişti fakat bunu umursamadım.
"Anlatmıyorum!"
Bağırdığımda salonun içinde tekrar kahkahalar yankılanmıştı. Bütün denizcilerin pür dikkat beni dinlediğinden habersizdim, herkesin odağı olduğumu farkettiğimde utanarak yerime oturdum ve kollarımı kavuşturup dudaklarımı büzdüm. Hoseok hyung bu halime karşılık bana sarılmak için hamle yaptığındaysa geri çekilmiştim. Hoseok hyung hamleme rağmen beni yakalayıp omuzlarıma doladığı kollarıyla birlikte bir çocuğa laf anlatır gibi konuştu.
"Tamam tamam, kızma. Bize şu mektubu bulduğun zamanı anlatmaya ne dersin? Belki bu daha gerçekçi bir hikaye olur," yaptığı imayı görmezden gelip önerisine balıklama atladım.
"Olur!"
Tamam, tüm bu hikaye faslının nasıl başladığına gelecek olursak; her şey sohbete giriştiğim bir masada anlatılan haydut hikayesiyle başlamıştı. Anlatılan hikayeye aşinaydım, Yoongi'nin denize atılmak üzere olan bir köleyi satın almasıyla alakalıydı ve bu hikayenin böylesine ilgiyle dinleniyor ve anlatılıyor oluşu sinirimi bozmuştu. Bu yüzden hikayeyi anlatan kişiye haydutların arasında Yoongi'den daha cesur ve daha yetenekli bir kahraman olduğunu söylemiştim. Eh, tabi ki de o kişi bendim. Dolayısıyla kendi hikayemi anlatmaya başladığımdaysa bütün ilgi bir şekilde üzerime konmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bandit // Yoonkook
FanfictionO haydutlar çetesinin kayıp lideri Min Yoongi'ydi. Bense son anda ölümün kollarından kurtardığı bir çocuktum. 'Yoonkook Vmin Namjin'